21 Mart 2012 Çarşamba

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:
Eğer kâinatın yaratıcısının, (Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol) mealindeki âyet-i kerimesiyle iltifat etmiş olduğu kimselerden olmak istersen, namaza kalk! Tahrime tekbirinden önce, Allahü teâlânın, ruh ve madde âlemlerinden olan bütün mahlûklarını tasavvur ederek, zihninde ve nefsinde hazırla! Buna da önce, nefsinden başlayarak, bütün uzuv ve kuvvetlerini düşün! Sonra bu âlemin içindeki madenleri, bitkileri ve hayvanları, insan ve diğer mahlûkları aklında tut! Sonra denizleri, küçük ve büyük dağları, sahraları ve bunlardaki acayip şekildeki otları ve hayvanları ilave et! Sonra kâinatın büyüklüğünü ve genişliğini tasavvur et!
Ondan sonra gökten göğe çık! Madde âleminden ruhlar âlemine intikal et! Dünyada bulunan bütün kötü insanları ve insanlardan başka canlıları, dağları ve denizlere ait olan canlıları düşün ki, Resul-i Ekremin “sallallahü aleyhi ve sellem” hadis-i şerifinde bildirdiği gibi, cinlerin insanlardan on misli fazla olduğunu, yeryüzü hayvanlarının insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu, uçan hayvanların yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu, denizdeki hayvanların uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu, yerdeki meleklerin denizdeki hayvanlardan ve uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu zihninde tut!
Birinci gökteki meleklerin, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
İkinci gökteki meleklerin, birinci gökteki meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Üçüncü gökteki meleklerin, birinci ve ikinci gökteki meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Dördüncü gökteki meleklerin, birinci, ikinci ve üçüncü gökteki meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Beşinci gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü gökteki ve yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Altıncı gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci gökteki meleklerden ve yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Yedinci gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı gökteki meleklerle, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan ve yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu; bütün bunların, Arş, Kürsi, Levh-i mahfuzdaki meleklerin miktarları yanında ise bir denizin bir damlası gibi olduğunu zihninde tut!
Âdem aleyhisselamdan beri yaşayan insanlar arasında, âhiret işlerini inkâr ve taşıdığı aklına istinaden inkârda ısrar edenlerle, vehim ve şek edip tereddüt âleminde kalanlar, âhiret işlerini ikrar ve tasdik edenlere nispeten hiç mesabesindedirler.
Nitekim Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” şöyle buyurmuştur:
(Göklerde, melek bulunmayan bir karış yer yoktur. Kimi kıyamda ve kadede, kimi secdede, kimi de rükûdadır. Bunlar Allahü teâlâyı tesbihle meşgul ve bir kısmı da, cemal-i ilahide kendilerinden geçmiş bir hâlde bulunmaktadır.)
Bunları da aklında hazır tut! Arş-ı ilahinin halleri ve onun etrafında mevcut olup, bütün işleri takdis ve tahmid olan melekleri dahi zihninde tut!
Sonra, bu âlemin haricindeki Allahü teâlânın mahlûklarını düşün! Nitekim Allahü teâlâ kelam-ı kadiminde buyurmuştur ki:
(Ey Habibim! Rabbinin emrine tâbi ve itaatkâr olan mahlûkatının sayısını ancak O bilir.)
Bunların da cismanî ve ruhanî olarak tamamını kalbinde ve aklında tutup, göz önüne getirdiğin zaman, (Allahü ekber) de! Derken de şöyle düşün:
Allahü teâlâ, öyle bir Hallâk-ı âlemdir ki, bu eşyaları yoktan var etmiştir. Öyle Allah ki, bu eşyanın kemalatı, tertibi ve işleri Onun icadıyla hâsıl olmuştur. Allahü teâlâ ki, yarattıklarının hiç birine benzemez ve hiçbir şey Ona benzemez.
İşte namazın başlangıcında farz olan ve iftitah tekbiri denilen Allahü Ekber’den maksat budur. Yani bu şekilde azamet ve kudret-i ilahiyyeyi düşünerek, ondan sonra namaza başlamalıdır. Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” (Namaz müminin miracıdır) buyurduğu, müminin miracı olan namaz, işte böyle kılınan namazdır. Eğer bu şekilde kalb huzuruyla ve bütün edeplerine, şartlarına riayet ederek namaz kılınırsa, mirac gecesinde, Server-i âleme “sallallahü aleyhi ve sellem” hâsıl olan tecelliler hâsıl olur ki, o zaman namaz, müminin miracı olur.

Hiç yorum yok: