20 Mart 2014 Perşembe

ölüm hakkında güzel bir yazı

Her
doğan yeni gün ile birlikte hepimize yeni bir dünya kurulur. Her şey
bizim için yeniden yapılır... Güneş ışıklarıyla, kuşlar sesleriyle,
çiçekler tebessümleriyle bu hazırlığa katılır. Böylece, imtihan için
dünyaya gönderilen insanın eline 24 saat denilen bir fırsat verilir. Ve
zaman sahifesinde hayatımız yazılmaya başlanır...
Alışkanlıklar,
dikkatleri öylesine köreltir ki, olup bitenin çok kimse farkına bile
varmaz. Bütün gün, güneşin altında dolaştığı halde, ondan habersiz
yaşayanların sayısı yine de az değildir.
Gelin biz aynı duruma
düşmeyelim. Belki bu son fasıl, bu son fırsattır. Ömrün, bir akşamını
daha geride bırakmak üzere olduğumuzu unutmayalım.
Ölümü,
kendi başımıza gelmeden önce, başkalarına ait bir şey zannetmekten
vazgeçelim. Ne kadar gördüysek hep biz cenaze taşımışız, kabre koymuşuz.
Hep böyle olacak sanıyoruz... Üzerinde yaşamakta olduğumuz, tatlı ve
acı günler geçirdiğimiz dünyamıza ve içindekilere, bir daha buluşmamak
üzere veda edeceğiz.
Hepimiz burada misafiriz, buradan başka yerlere gideceğiz. Misafir olan beraberinde götüremeyeceği şeylere gönül vermez.
İstesek
de istemesek de bir gün mutlaka öleceğiz. Bu, bütün varlıklar için
mukadderdir. Ölümle ne kadar güreşsek hep o galip gelir.
Ayaklarımızın
altındaki toprak bir gün boyumuzu aşacaktır. Öyle bir günle
karşılaşacağız ki, gecesini göremeyeceğiz, öyle bir gecemiz olacak ki,
gündüzü olmayacaktır.
Ne kadar güzel giyinirsek giyinelim, son
elbisemiz kefendir. Ne kadar konforlu evlerde, villalarda, köşklerde
oturursak oturalım son taşınacağımız ev kabir olacaktır.
Ölüm
kimseye acımaz, kimseden korkmaz, serveti ne kadar çok olursa olsun önem
vermez, rüşvet almaz. Zamanı gelince insanın işini bitirir, canını
alır.
Bugüne kadar hiç kimse, ölümden ne kendisini ne de
başkasını kurtarabilmiştir. Cihana hükmedenler bile Azrail aleyhisselam
karşısında boyun bükmüş ve ruhunu teslim etmek zorunda kalmışlardır.
Yeryüzünde
binlerce din vardır, bunlara inanan milyonlarca insan var, dinsizler de
mevcuttur. Ayrı ayrı şeylere inanırlar. Fakat bunların ortak
inandıkları bir şey vardır ki, o da ölümdür!.. Ölümü hiç kimse inkâr
etmez, edemez de. O halde hazır olmalıyız.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Akıllı insan ölümü en çok düşünen ve ölümden sonraki hayat için hazırlık yapandır."
İnsanoğlu
rahat edebilsin diye dünyadaki evinin bütün eksikliklerini tamamlar,
daha sonra taşınır. Elektriği yanmıyorsa, suları akmıyorsa, kapısı
penceresi muhkem değilse sıkıntı çeker...
Kabre girmeden önce orasını da mamur hale getirmeliyiz. Dünyadaki evimizden daha çok orada kalacağız.
Dünya evinde huzur bulamadıysak değişme imkânımız vardır, başka bir eve taşınabiliriz. Fakat kabrimizi değişme şansımız yoktur.
"Ben bu kabirde rahat edemedim, beni başka bir kabirde yatırın" diye yalvarsak, bize kim kulak verir?
Kabrimizin içi güzel olmalıdır. Dışının mamur olmasının bize bir menfaati olmaz...
Dünya hayatı çok kısadır. Sonu ölüm olan bir hayat, kısa olsa ne olur, uzun olsa ne olur!..