25 Mart 2012 Pazar

pişman olmamak için

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri buyurdu ki:
(Dünyanın bir saati, Kıyametin bin senesinden daha iyidir. Çünkü bu bir saatte salih ameller işlenebilir. O bin senede bir şey yapılamaz.)
Şu hâlde, ey mümin, vaktini boş geçirme! Zamanını mamur eyle! Namazlarını vaktinde kıl ki, Kıyamet günü pişman olmayasın. Çok ecir ve çok sevab hâsıl eyleyesin. Hadis-i şerifte bildirilmiştir ki:
(Bir namazı kazaya kalıp, kaza etmeden önce, vefat eden kimsenin mezarına, Cehennemden yetmiş pencere açılıp, Kıyamete kadar azap çeker.)
Kasten bir namazını kazaya bırakmış olan bir kimse, pişman olup, tevbe edip bu namazı kaza etmedikçe, yüz bin kere hac etse ve Ramazan aylarında oruç tutsa ve Kur’an-ı kerimi hatmetse, yüz bin cami ve başka hayratlar yapsa ve saatte bin kere Allahü teâlâyı zikretse, o kimse yine Allahü teâlânın indinde kötü kimse olup, namazı kaza etmedikçe, o namazın karşılığı olarak günahtan kurtulamaz.
Şeyh Razi’den rivayet olunur:
Bir kimse Allah için cihada varıp, bir vakit namazı kazaya kalmış olsa, hiçbir namazı kazaya bırakmadan, yedi yüz kere gaza etmesi gerekir ki, tâ o kazaya kalmış namaza kefaret olmuş olsun. Bir vakit namazını gazada iken kazaya bırakan bir kimse, yedi yüz kere zina etmiş gibi, büyük günaha girmiş olur. Fi-sebilillah, kâfirlerle gaza ederken bir vakit namazı kazaya bırakmak, bu derece büyük günah olursa, kendi nefs ve hevasında ve dünya meşgalesindeyken, namazı kılmayıp, geçirenlerin hâlinin ne olacağını bundan kıyas etmelidir.
Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam buyurdu ki:
(Bir kimse, bir vakit namazı kasten terk ederse, onun cezası Cehennemde seksen hukbe miktarı yanmaktır.)
Bir kavle göre, bir hukbe seksen senedir ki, altı bin dört yüz sene eder. Bir kavle göre de bir hukbe seksen bin senedir. Her bir vaktin terki için, bu kadar zaman Cehennemde ateşten saclar üzerinde, kazaya kalmış namazlarını kılsa gerektir.
Namazı terk eden melundur. Hangi şehir, köy, mahalle ve hanede bulunursa, o namaz kılmayana buğz etmezlerse, cümlesine zarar gelir. Bunlara Allahü teâlâdan rahmet ve yardım gelmez. İbadetleri ve duaları kabul olmaz. Ancak namazsıza ne şekilde mümkünse buğz ederlerse, şerrinden kurtulurlar. Namaz kılmayana kız vermek ve namaz kılmayan kızı almak, namaz kılmayanın işinde bulunmak, hasta olsa hâlini sormak, cenazesine gitmek ve taşımak, komşuluk etmek, bir mahallede durmak, severek onunla görüşmek, onu sevmek caiz değildir.
İsa aleyhisselam, bir yola giderken, güzel, mamur bir yere uğramış. Kendisine ikram ve tazim etmişler. Geriye dönüşünde oraya gelmiş. O memleket yıkılmış. İnsanları helak olmuş. Suları, çeşmeleri kurumuş. Bağ ve bahçeleri harap olmuş. Orada kimse yok. Allahü teâlâya niyaz edip, (Ya Rabbi! Bu beldenin ahalisi sana asi mi oldu? Yoksa nazar isabet etti?) diye arz etmiş. Allahü teâlânın cevaben, (Bu beldeye namazı terk eden biri gelip, ellerini çeşmelerinden yıkadı. Bunlar bu namaz kılmayana buğz etmeyip, nehy etmediklerinden dolayı, onları helak eyledim) buyurduğu, Necat-ül müminin’de yazılıdır.
Aşağısı Sefer-i âhiret risalesinden alınmıştır:
Namazı terk eden, namaz kılmamakla bütün Müslümanlara zulmetmiş bulunuyor. Çünkü her namazda (Esselamü aleynâ ve alâ ibâdillahissâlihîn) diye Müslümanlara yapılması gereken duayı yapmıyor.
Her gün 5 vakit namazda 20 defa tekrarlanan bu duadan, ibadet eden Müslümanları mahrum bırakıyor. Yani hakları olan bu duayı terk ediyor. Kıyamet günü bütün müminler, bu haklarını namaz kılmayanlardan alsalar gerektir

Hiç yorum yok: