30 Eylül 2012 Pazar

içkicinin tavsiyesi

Sual: Gece gündüz içen, fakat kimseye zararı dokunmayan biri, (İç, ama edebinle, efendice iç! Kimseye zarar vermezsen, hele niyetin de iyi ise günah olmaz) dedi. Haram olan bir şey, başkasına zarar vermeyince günah olmaktan çıkıyor mu?
CEVAP
İçkicinin sözüne değer verilmez. İnsanları günaha sevk etmek için böyle diyorlar. (Bir kereden bir şey olmaz) diyerek her günahı işletiyorlar. Dinimiz haram kıldığına göre, içkinin damlası da, idrar içmekten de günahtır. Besmelesiz kesilen kuzu eti yenmez, haramdır, ama yenmesinin sağlığa zararı olmaz. Dinde ölçü, sadece sağlığa zararlı olması değildir. Din yasak etmişse, o haramdır.
Allah'ın yasak ettiği şeyler, efendice de işlense, günah olmaktan çıkmaz. Mesela bir hırsız, bir eve girip hiçbir yeri kırmadan, bozmadan sadece altınları alıp götürse, efendice yaptı diye hırsızlığı günah olmaz mı?
Bir ırz düşmanı, bir eve girip, kadını bayılttıktan sonra tecavüz etse, başka hiçbir şeye zarar vermeden çıkıp gitse, tecavüzü günah olmaktan çıkar mı? Hangi günah olursa olsun, efendice işlendiği söylense de, yine günah olmaktan çıkmaz.
İyi niyet de haramları helâl hâle getirmez. Mesela, zenginin malını çalıp muhtaç fakirlere yedirmek için hırsızlık yapmak da günahtır. Kuvvetlenip İslamiyet’e hizmet etmek niyetiyle efendice şarap içmek de günahtır. Gayrimüslim bir kadını Müslüman etmek gibi iyi bir niyetle, onunla gayrimeşru ilişkiye girmek de haramdır. Demek ki, niyet ne kadar iyi olursa olsun, haramlar helâl hâle gelmez.
Tevbe
Tevbe, pişman olmaktır, söz vererek Allah’a,
Yapmamaya çalışmak, o günahı bir daha.

bu gaflet niye

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her işini Allah için yapandan, hem Cenab-ı Hak razı olur, hem de dünya ona hizmetçi olur. Eğer dünya için, nefsi için yaparsa, Allahü teâlâ bundan razı olmaz. Dünyaya da kavuşamaz. Nihayet onu da bir türlü yakalayamaz. Çünkü o hep kaçar. Neye faydası var? İnsanın ömrü, hep koşmakla geçiyor, yetişmek için geçiyor, ama bir türlü elde edemiyor. Buna hayat denmez. Dünyalık için çalışmamalı. Sadece Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmalı, Cenab-ı Hakk’ın bir kulu daha ateşte yanmasın diye uğraşmalı. O zaman dünyalık da, kendiliğinden gelir.
Mescidlerde beraber olmaya çalışmalı. Çünkü Cenab-ı Hak mescidde bir araya gelen müminleri Cennette de beraber edecektir biiznillah.
Herkes rahat ve huzuru yakalamak için, dünyalık peşinde koşar. Hâlbuki rahat ve huzurun yeri, mescidlerdir. Çünkü Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın yeryüzünde en çok sevdiği yer mescidlerdir) buyuruyor.
Mescidlerde Müslümanın hâli, balığın sudaki hâli gibidir. Balık sudan çıkarsa ne olur? Çırpınır durur, sonra ölür. Mümin, mescidsiz yaşayamaz. Fâsık zaten camiye gelmez. Münafığın mesciddeki hâli, kafesteki kuşa benzer. (Kafesin kapısı açılsa da, kaçsak) der. Mescidlerden zevk alan, huzur bulan, bahtiyar insandır.
Peygamber efendimiz, bir şeye üzülünce, namaz vakti olmadığı hâlde namaza dururdu ve Eshab-ı kiram, onun namazda rahat ettiğini bildikleri için, (Resulullah efendimiz yine bir şeye üzülmüş) derlerdi. Şimdi derdi olan, ona buna koşuyor. Allah’a niye gitmez ki? (İsteyin vereyim, dua edin kabul edeyim) buyuruyor. Vallahi Allah var, billahi var. Bizi yoktan var etmiştir. Bizi varlıkta durduran ve yok edecek, sonra tekrar diriltecek olan yine Odur.
Enes bin Malik hazretleri, Ebu Musel Eşari hazretleriyle yola çıkar. Bakarlar, bir kalabalık var. Merak edip onlara katılırlar. Onların başındaki adam oradaki birine onu ikna etmek, ona bir şeyler yaptırmak ve onun gönlünü almak için nasıl yalvarıyor! Bunların hâlini gören Ebu Musa hazretleri, (Tez buradan gidelim) der. Enes bin Malik hazretleri, dışarı çıkınca (Ne oldu?) diye sorar. Ebu Musa hazretleri buyurur ki:
- Allah'tan korkmalı kardeşim. Kul, kula yalvarıyor. O kul, Allah’a yalvarsaydı, on defa bu iş hâllolurdu. Bu gaflet niye?

29 Eylül 2012 Cumartesi

Allah ve doğa

Sual: Bir meyve suyunun kutusunda şöyle yazıyor:
(Bu meyve suyu, cömert meyve ağaçlarının, su veren yağmurun ve onlara yaşam veren Güneş’in sayesinde üretilmiştir. Doğa, ona hak ettiği saygıyı göstermenin, emek harcamanın ve onu sabırla beklemenin karşılığını bize birbirinden güzel, birbirinden olgun, birbirinden tatlı meyvelerini sunarak verdi. Bu lezzetin kaynağı olan doğaya sonsuz teşekkürlerimizle...)
Bunları yaratan Allahü teâlâdan hiç bahsetmeden böyle yazmak, Müslümanlara hakaret değil midir?
CEVAP
Bu ifade, kepçeyle yemek vereni, hattâ asıl ziyafet sahibini göremeyip, kepçeye teşekkür etmek gibi çok gariptir.
Ateistler ve gayrimüslimler, bunun gibi, tabiat ana diye bir şey uydurmuşlar, Allahü teâlânın merhametinden bahsetmeyip, (Tabiat ana, çok merhametlidir) diyerek, taştan, topraktan, ağaçtan, selden, ateşten merhamet bekliyorlar. Bir yangın olsa; çocuk, yaşlı, hasta demeden merhametli (!) ateş yakar, ormanlarımızı kül eder. Yağmurlar yağar, seller meydana gelir, önüne geleni alıp götürür. Yüzme bilmeyeni, deniz boğar, öldürür. İnsanın başına taş, kaya düşer, ölür. Deprem olur, yuvalar yıkılır. Merhametli (!) yıldırım düşer, canlıyı öldürür, cansızı parçalar. Tsunami çıkar insanları perişan eder. Tabiat vardır, ama Tabiat ana diye şuurlu bir varlık yoktur. Ateistlerin, yaratıcıyı inkâr maksadıyla uydurdukları hayâl ürünü bir şeydir.
Tabiat kuvvetleri denen olaylarda merhamet aranmaz. Kur’an-ı kerimde canlı cansız her şeyin zikrettiği bildiriliyor. O ayrı bir şeydir. Onların zikretmesi canlı, şuurlu, merhametli veya merhametsiz olmalarını gerektirmez.
Toprağı, suyu, Güneş’i yaratana değil de, bizzat bunlara teşekkür etmek çok tuhaftır. Birkaç kelime değiştirilerek şöyle yazılabilirdi:
(Bu meyve suyu, Allahü teâlânın yoktan yarattığı su ve yine yoktan meydana getirdiği Güneş sayesinde olgunlaşan meyvelerden üretilmiştir. Cenab-ı Hak, insanlara bir lütuf olarak, emek harcamanın ve onu sabırla beklemenin karşılığında bize birbirinden güzel, birbirinden olgun, birbirinden tatlı meyvelerini ihsan etmiştir. Bu lezzeti bize tattıran ve bize daha sayısız nimetler veren Allahü teâlâya sonsuz hamdolsun!)
Salih Müslüman
Dünya sevgisini kalbden çıkaran,
Hak dostuna denir, salih Müslüman.

neyi tercih etmeli

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dünyada iki gram altın için iki ton toprak elenir. Âhirette de böyledir. Niyet altın gibidir. Çok amel değil, ihlâslı amel lazımdır. O kadar amelde hep niyete bakılır, Allah için olanlar seçilir, diğerleri atılır.
Kimi tercih edersek onunla beraber olacağız. Bu yüzden Ehl-i sünnet âlimleri, (Âhirette kiminle beraber olmak istiyorsan, dünyada onunla beraber ol!) buyuruyor. Bu büyükleri seven, onların izini takip eden, onlarla beraber olmayı en büyük nimet kabul eden, hiç şüphesiz onlarla beraber olacaktır.
Çok zengin bir adam ölür. İki oğlu, babalarından kalan, ucu bucağı olmayan mirası uzun süre uğraşarak taksim ettikten sonra, güzel bir kutu çıkar, o kutunun içinde üç tane sakal-ı şerif var. Küçük kardeş, (Biri benim, biri senin. Üçüncüyü ne yapacağız?) der. Büyüğü, (Bunu ortadan keselim, yarısı senin, yarısı benim olsun) der. Küçüğü, (Vallahi olmaz. Peygamber efendimizin sakal-ı şerifi hiç kesilir mi?) der.
Küçük kardeşin neredeyse şuurunu yitirecek kadar üzülmesinden faydalanmak isteyen büyük kardeş, babasının bütün mirasını alma karşılığında küçük kardeşine üç sakal-ı şerifi vermeyi teklif eder, o da kabul eder.
İki kardeş de. sevincinden havalara uçar. Büyük kardeş, bütün malları aldığı için, küçük kardeş de üç sakal-ı şerifi aldığı için çok sevinir. Küçük kardeş, hep o kutuyu karşısına koyar, devamlı salevat-ı şerife getirir. Zamanla büyük kardeşin malı, zarar ederek gittikçe azalırken, sakal-ı şerifleri alıp sürekli salevat getirenin malı devamlı artar. Büyük kardeş en sonunda iflas eder, tükenmiş bir vaziyette ölür. Bir müddet sonra küçük kardeş de vefat eder. Bir mübarek zat Cenab-ı Peygamberi rüyada görür. Kendisine küçük kardeşin ismini söyleyip, kabrini tarif edip, (Filan yerde şöyle bir kabir var, isteği olan, dileği olan, sıkıntısı olan gitsin, o kabri ziyaret etsin ve oradan istesin! Allahü teâlâ onun muradını ihsan eder. Çünkü o beni tercih etti. Öteki ise dünyayı) buyurur.
Resulullah’ı tercih edenin hem dünyası, hem âhireti mamur oldu. Üstelik ölüsünden de Müslümanlar faydalandı. Dünyayı tercih eden ise ikisini de kaybetti.

28 Eylül 2012 Cuma

zamirlerin kullanılışı

Sual: Meleklerde erkeklik dişilik olmadığı hâlde, Kur’anda niye erkek zamiriyle bildiriliyor?
CEVAP
Türkçede, “o melekler” deniyor. “O” şahıs zamiri Türkçede erkek için, kadın için, hayvan ve cansızlar için kullanılır. “O melekler” denince hangisi kullanılmış oluyor ki? Elbette hiçbiri değil. Çünkü bunlara ait farklı zamir yok. Olmayınca mecburen hepsi için aynı zamir kullanılıyor.
İngilizcedeyse, erkek ve kadın için kullanılan zamirler ayrıdır. Hayvanlar, bitkiler ve cansızların her biri için kullanılan ayrı bir zamir yoktur. Hepsi için de “it” şahıs zamiri kullanılmaktadır. Mesela bir bitki için, “It is a rose = O bir güldür” dense, bir hayvan için de, “It is a cat = O bir kedidir” dense, (Hayvan için bitki zamirini kullandın) veya tersine, (Bitki için hayvan zamiri kullandın) denmez. O dilin özelliği öyledir. İngilizcede, cinsiyeti bilinmiyorsa, “he” kullanılması gerekiyorsa da, Hristiyan inancına göre, dört büyük melek hariç, diğer melekleri kız zannettikleri için, daha çok dişilik zamirini kullanıyorlar. Kız resimleri yapıp angel [melek] diyorlar.
Hiçbir dilde meleklere has bir şahıs zamiri yoktur. Bu bakımdan Arapçada da melekler için erkeklere mahsus zamir kullanılıyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Melekler, erkek ve dişi değildir. Kur'an-ı kerimde, meleklerin, erkeklere mahsus şahıs zamirleriyle bildirilmesi, üstünlük bakımındandır. Allahü teâlâ da, kendini, bunun için böyle zamirle bildirmektedir. (1/266)
Müslümana yobaz demek
Sual: Beğenmediğimiz huylarından dolayı bir Müslümana yobaz demek uygun mudur?
CEVAP
Müslümana yobaz demek kesinlikle uygun değildir. Kâfir olma tehlikesi bile vardır, çünkü bu tabiri din düşmanları, dinine bağlı, namaz kılan, oruç tutan, tesettüre riayet eden, içki içmeyen, haramlardan sakınan Müslümanlara hakaret için kullanıyorlar. Gerici demek de böyledir. Müslümansın diye hakaret edemeyince, gerici, yobaz diyorlar. Din düşmanlarının kullandığı bu kelimeyi Müslüman, Müslüman için kullanmamalı. Kullanmışsa tevbe etmelidir.

namazı ima ilede kılamazsa

Sual: Aklı başında, fakat başıyla da îmâ edemeyecek kadar hasta olanın namazları sakıt olur mu?
CEVAP
Evet, bu hâli bir günden çok devam ederse, namazları sakıt olur, yani o namaz farz olmaktan çıkar, kaza etmesi gerekmez.
Yabancı dille boşama
Sual: Bir erkek hanımına, (Ben seni boşadım) diye yabancı bir dilde söylese, mesela İngilizce (I have divorced you), Fransızca (Je t'ai divorcé ma femme), Arapça (Tallaktüki) veya (Enti tâlikun) dese, bunları ciddi veya şaka olarak söylese, hanımı mânasını anlamasa, dinen boşama vâki olur mu?
CEVAP
Evet, boşama vâki olur.
Zühde sarılmalı
Harama, şüpheliye düşmekten sakınmalı,
Zahidin zühdündeki edebi takınmalı.

27 Eylül 2012 Perşembe

fazla para vermek

Sual: Fels değerinden daha aşağı olan bir malı satın alıp, fels miktarı veya daha fazla para verilirse, yapılan alış veriş caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur.
Zekât verirken
Sual: Bir kimse, zekâtın fakirin hakkı olduğunu düşünerek, o üzülmesin diye, (Sana olan borcumdu) diyerek zekât verse, caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. (Hediyem) denirse caiz olur.
İmanın önemi
Allah iman vermişse, daha ne vermedi ki?
Onun imanı yoksa, bu kula ne verdi ki?

tağut ülkesinde yaşamak 2

İsa aleyhisselam, kâfir hükümdara dahi itaati emretmiştir, çünkü 70-80 kişiyle Roma Devleti’ne ve bütün Yahudilere karşı cihad etmek, onlara karşı gelmek mümkün değildi. İslamiyet’te de hükümete, kanunlara karşı gelmek men edilmiştir. (Cevap Veremedi kitabı)
Aynı zihniyetteki kişiler, (Avrupa’daki seçimlerde oy kullanmak, gayrimüslim partilerin Müslümanlığa aykırı icraatlarını onaylamak olacağı için, küfürdür, şirktir) diyorlar. Müslüman ülkelerde de Müslümanlığa aykırı çok icraatlar oluyor. O zaman dünyanın herhangi bir ülkesinde oy kullanmaya küfür demiş oluyorlar. Bu çok yanlıştır. Oy kullanmak küfür değildir. Mecelle’de, (Ehven-i şerreyn tercih olunur) buyuruluyor. Yani iki zararlı şeyden birini yapmak zorunda kalanın, hafif olanını tercih etmesi gerekir. Daha kötüsünü önlemek için, ondan daha az zararlıyı tercih etmek günah olmaz. En kötünün başa geçmemesi için, elbette zararı az olana oy vermek gerekir. Hatta kazanamayacağı bilinen faydalı olan partiye oy verince, oyların bölünmesine ve kötülerin iş başına geçmesine sebep olacaksa, daha az zararlı olanın başa geçmesi için, faydalı olana oy vermemek gerekir. Netice önemlidir. Bu inceliği iyi düşünmeli. Ülkeye, dünyaya zarar verecek kötü kimselerin söz sahibi olmasına sebep olmak, veballi bir iştir.
Kanuna uymakla karşı gelmemek ayrıdır. Bir kimse kanunu beğenmiyor, ama karşı da gelmiyorsa, kanuna aykırı hareket etmiş sayılmaz. Bir de kanunun zorladığı işleri yapmak günah olmaz.
İkrah, bir insanı, istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. Bu durumda, zorlanan işi yapmak zaruret olur. Hapis, dayak, nafakayı kazanmaya ve çalışmaya mani olmak gibi hususlar birer ikrahtır. Sultanın [kanunların] emirleri de ikrah demektir. (Redd-ül-muhtar, Dürer-ül-hükkam)
Cemaatte kadın varsa
Sual: Evde namaz kılarken cemaatteki kadın, yenge, baldız gibi yabancı veya teyze, yeğen gibi mahrem olsa, imam namaz sonunda yüzünü cemaate döner mi?
CEVAP
Kadınların hepsi mahremse döner. İçinde bir tane yabancı varsa dönmez.

26 Eylül 2012 Çarşamba

tağut ülkesinde yaşamak

Sual: Bazıları diyor ki: (Bugün dünya tağutla idare ediliyor. Tağutların kanunlarına uyanlar; milletvekili, belediye başkanı seçenler, seçilenler; hâkimler, savcılar, polisler ve bütün memurlar; Avrupa, Amerika ve Asya’da işçi olarak çalışanlar müşrik olduğu gibi, herhangi bir iş için mahkemeye başvuranlar da müşriktir. Tağutun idaresinden pasaport alıp yurtdışına çıkanlar, hattâ hacca gidenler müşrik olur. Trafikte kırmızı ışıkta durmak, yeşil ışıkta geçmek, tağutun adamlarıyla herhangi bir anlaşma yapmak da şirk olur, çünkü böyle yapmak, tağutu meşrulaştırmaktır. Onların kanunlarına uymayıp, onlara karşı gelmek lazımdır.)
Bunları söyleyenler, herhangi bir ülkede yaşadıklarına göre, kendileri müşrik olmuyor mu?
CEVAP
Böyle söylemeleri çok yanlıştır. Bu görüşler daha çok dışarıdan geliyor, Müslümanlar arasında bölücülük yaparak fitne çıkarmayı hedefliyorlar. Bu oyuna gelmemeli. Peygamber efendimiz ve Eshab-ı kiram, onların tağut dedikleri putçularla anlaşmalar ve alışveriş yapmadı mı?
Kâfir ülkesinde çalışmak ve kâfire ücret karşılığı hizmet etmek günah değildir. Gayrimüslim Avrupa’da çalışmak caizdir. Mekke Müslümanları da Habeşistan’a hicret edip, orada gayrimüslimlerin işlerinde çalışmışlardı.
Yusuf aleyhisselam, kâfir hükümetinden vazife istedi. Herhangi bir vazifeye bir zalimin geçmesini önlemek ve Müslümanlara hizmet etmek için, kâfir olan âmirden bile vazife istemeli. İmam, öğretmen, polis olmaya çalışmalı. Bir iyilik yapamasa da, Müslümanlara zarar gelmesini önlemiş olur. Zaruretsiz vazifeden istifa etmek de, bunun için caiz değildir. (S. Ebediyye)
Müslüman olsun, kâfir olsun, âdil olsun, zalim olsun, hiçbir hükümete karşı isyan etmek, kanunlara karşı gelmek, hiçbir zaman caiz değildir. Fitne çıkarmamalı, fitne çıkaranların arasına karışmamalı. Komünist ülkelerinde bulunan bir Müslümanın İslamiyet’e uygun yaşaması, ibadetlerini yapabilmesi imkânsız olursa, zalimlere yine karşı gelmemeli, bir İslam ülkesine hicret etmeli. İslam ülkesine de hicret imkânı yoksa, insan haklarına, dine, ibadete saldırmayan herhangi bir ülkeye gitmelidir. (S. Ebediyye) [Devamı var]

sözünde durmak

Sual: Bir talebeye, (Okulu bitirirsen, sana bir kitap hediye edeceğim) dedim. Bitirince vermem gerekir mi?
CEVAP
Söz vermek borçlu olmak değilse de, bir mazeret yoksa, sözünde durmak lazımdır. Çünkü mazeretsiz sözünde durmamak münafıklık alametidir.
İzinsiz eşya kullanmak
Sual: Bir kişi, çalıştığı özel iş yerinin eşyalarını kullanıp, sonra yerine benzerini veya bedelini, veya bir yerine iki tane, üç tane koysa günah olur mu?
CEVAP
İzinsiz alıp kullanmak haramdır. Yerine fazlasıyla bedeli konsa, işlenen günah affolmaz. Tevbe etmek ve mal sahibiyle helalleşmek gerekir.
Kalbi temizlemek
Öyle gâfil dolaşma, biraz kendine acı!
Bulmalısın kalbleri temizleyen ilâcı!

25 Eylül 2012 Salı

Hakk'a yürüdü demek

Sual: Bir hoca, (Ölen bir Müslüman için Hakk’a yürüdü, Hakk’ın rahmetine kavuştu demek gaybdan haber vermek olur. Onun rahmete kavuştuğu nereden biliniyor ki? Aşere-i mübeşşere hariç, imanla öldüğü bilinmediği için hiç kimseye, merhum, rahmetli denmez) dedi. Âlim ve evliya zatlara da merhum denmez mi?
CEVAP
Hüküm zahire göredir. Müslüman olarak bilinen biri imansız ölse, fakat imansız öldüğü bilinmese, hüsnü zan edilerek ona merhum, rahmetli denir. Aksine bir gayrimüslim, Müslüman olup, Müslümanlığını gizlese, kimse bilmediği için herkes onu Hristiyan zannetse, buna Müslüman denmez, kâfir denir.
Bütün din kitaplarında âlim veya evliya olarak bilinen zatlara, rahmetullahi aleyh denmiştir.
Hakk’a yürümek tabiri, öldü demektir. (İmanlı öldü) demek değildir. Müslüman olarak yaşayan ve kâfirliği bilinmeyen kimse için, (İmanlı öldü) manasında da kullanılabilir.
Kâfirlere ve (Ben de Müslümanım) dediği hâlde İslâmiyet’e açıktan düşmanlık edenlere rahmetli, merhum denmez.
Namazın önemi
Sual: (Her çeşit şükür ve ibadet namazda toplanmıştır) sözünün açıklaması nedir?
CEVAP
İslam âlimleri, (Namaz, her çeşit şükrü kendinde toplar) demişlerdir. Büyük âlim Abdullah-i Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki: Bütün ibadetler namaz içinde toplanmıştır:
1- Kur’an-ı kerim okumak, 2- Tesbih söylemek [Sübhanallah demek], 3- Resulullah'a salevat söylemek [Salli barikleri okumak], 4- Günahlara istiğfar etmek, 5- İhtiyaçları yalnız Allahü teâlâdan isteyerek Ona şükredip dua etmek [Fatiha okumak] namaz içindedir. Daha başka ibadetler de vardır. Ağaçlar, otlar, namazda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükû hâlinde, cansızlar da namazda oturur gibi yere serilmişlerdir. Namaz kılan, bunların ibadetlerinin hepsini yapmaktadır. (Mekatib-i şerife m. 85)
Tırnak kesmek
Sual: Hayzlı iken kesilen tırnağı ve dökülen saçları guslederken yıkamak gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez. Hayzlı iken tırnak kesmek caiz, cünüp iken tırnak kesmek mekruhtur.

Mescid-i Haram

Sual: Kâbe'ye, Mescid-i haram denilmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Mescid-i harama giren kimse, idama mahkûm biri olsa da, onu orada öldürmek haram olduğu için, böyle denmiştir.
Kâbe resimli seccade
Sual: Kâbe resmi olan seccade, bir bezle kaplanıp, Kâbe resmi görülmese, namaz kılmak yine caiz olmaz mı?
CEVAP
Kâbe resmi görülmüyorsa, o kısma basmamak şartıyla, namaz kılmak caizdir. Yani üstü örtülü olsa da, Kâbe resmi olan kısma basmamalıdır.
Doğru esnaf
Müjde doğru esnafa, eşi yok iyilikte,
Mahşer günü haşrolur, şehitlerle birlikte

24 Eylül 2012 Pazartesi

çürük meyve

Sual: Sebze meyve satıcısına, (Çürüklerden koymazsan alırım) demekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Hayır, mahzuru olmaz. Hattâ muhayyer satın almak, (Çürükse getiririm) demek de caizdir.
Yatağa abdestli girmek
Sual: Yatağa girer girmez abdesti bozulan kimse, abdestli uyumuş sayılır mı?
CEVAP
Evet, abdestli yatmış olur.
Zengin ve zekât
Salih zengin düşünür, muhtaç olan fakiri,
Bilir ona aittir, malının kırkta biri.

cennetin anahtarı

Sual: Cennetin anahtarı nedir?
CEVAP
Cennetin anahtarları çoktur. Birinci anahtarı iman ve namazdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua rahmetin anahtarı, abdest namazın anahtarı, namaz da Cennetin anahtarıdır.) [Deylemî]
(Cennetin anahtarı namazdır.) [Deylemi, Darimi]
(La ilahe illallah, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Ahmed]
(Kılıç, Cennetin anahtarıdır.) [İ. Asakir]
(Her şeyin bir anahtarı vardır, Cennetin anahtarı da fakirleri sevmektir.) [İbni Lâl, İ. Süyûti]
Sekiz Cennetin sekiz kapısı ve sekiz de anahtarı vardır. Birincisi, beş vakit namaz kılan müminlerin imanıdır. İkincisi, Besmele-i şerifedir. Altısı da, Fatiha-i şerifenin içindedir. (İslam Ahlakı)
Fatiha sûresinde zaten altı âyet-i kerime var. Her namazda Fatiha-i şerife okuyoruz. Müslüman, namaza durunca, Cennetin sekiz kapısı açılır. Namazda her rekâtta Besmele okunur. Besmele de anahtardır. Diğer altısı da Fatiha-i şerifede gizlidir. Her namazda ve her rekâtta Fatiha-i şerife var. İşte Müslüman, namaza durduğu zaman, sekiz Cennetin sekiz kapısı açılır. Namaz kılmadan Cennete gireceğini düşünmek, akıl kârı değildir.
Allah’ı hatırlatan zat
Sual: (Bir kimse, görülünce veya sohbetine gidilince, eğer dünya sevgisi unutuluyor, âhirete rağbet artıyorsa, o kimse Allah adamıdır) deniyor. Bu söz doğru mudur?
CEVAP
Evet, doğrudur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Evliya görülünce, Allah hatırlanır.) [İbni Mace]
(Evliya o kimselerdir ki, onlar görülünce, Allah hatırlanır.) [İbni Ebi Şeybe, Ebu Nuaym]
(Hak teâlâ, “Ben anılınca evliyam hatırlanır, onlar anılınca, ben hatırlanırım” buyurdu.) [İ. Begavi - Mesabih]
(Öyle zatlar var ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar görülünce Allah hatırlanır.) [Taberanî]
Görülünce Allah’ı hatırlatan zatların sohbetine gitmeli, böyle zatları sevenlerle beraber olmaya çalışmalı. Böyle büyük zatlar bulunmazsa, onların kitaplarını okumalı, çünkü (Kitap okumak, sohbetin yarısıdır) buyurulmuştur.

O biliyor ve görüyor

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Konuşmamızda, alışverişimizde ve her işimizde Allahü teâlâya hesap vereceğimizi düşünmeliyiz. (O bu, bana ne der?) diye düşünmeyi bırakmalı. Başkası değil, Allah ne der, ona bakmalı. Başkalarını belki atlatabiliriz, ama Allahü teâlâyı hâşâ atlatmak mümkün mü? Kabirde kendi yaptığımız işleri kendimiz okuyacağız.
Bir bakkal ölünce, kabrinde, eline mesela elli bin sayfa verecekler. Bakkal, (Bu ne?) diyecek. (Dünyadayken elli bin kişiyle görüştün, çeşitli şekilde irtibatın oldu. Onlara nasıl muamele ettin, oku şimdi kitabını!) diyecekler. Teker teker hesap verecek, eğer hileli mal sattıysa, eksik tarttıysa, aldattıysa, hepsi meydana çıkacak. Kamerada hepsi görülecek, gizli bir şey kalmayacaktır.
Biz Allah'ı görmüyorsak da, O bizi görüyor ve her şeyimizi biliyor. İşte böyle inanmalı. Bu imana, bu şuura kavuşan, melek gibi olur. Niye? Çünkü öfke biter. Büyüklerin veya hocasının yanında kimseye kızamazken, Allahü teâlânın yanında nasıl kızar? Biri ona vursa, utanır, cevap vermez, çünkü Allah'ın gördüğünü biliyor. Bunu bilirken gıybet etmesi, mümkün mü? Dilini keser, yine konuşamaz.
Herkesin gönlünde ne yatıyorsa, Cenab-ı Hak, ona o yolu açar, kolaylaştırır. Gönlünde günah işleme arzusu yatana, günah işleme yolları açılır. Gönlünde para kazanma hırsı olana, para kazanma yollarını açar. Gönlünde dine hizmet aşkı olanlara, hizmet yollarını açar. Yani nasıl ki, bir gemi, pusulayla bir yere giderse, insanlar da kalblerindeki niyetlerine, arzu ve isteklerine göre, bir yere giderler. Onun için büyük zatlar, kalbe önem vermişlerdir. Peygamber efendimiz de, (Allahü teâlâ, şeklinize, amellerinize bakmaz. Kalbinize ve ne niyetle yaptığınıza bakar) buyuruyor. İnsan yaptığı her işte, (Bunu Allah için mi, yoksa başkaları için mi yaptın?) sorusuna muhatap olacağını düşünmelidir. Niyeti, Allahü teâlânın rızasını kazanmak ise, alıp verilen her nefes zikir olur. Yok, eğer bunda nefsin bir payı varsa, (Şu meşhur falancadır, şu kadar malı, parası var) desinler diye yapmışsa, dünyada maksadına kavuşabilir, fakat âhirette on para alamaz. O iş bitmiştir.

genel izin

Sual: Hanıma, evdeki eşyaları, yiyecek ve içecekleri komşulara verebilmesi, istediği komşulara oturmaya gitmesi ve ihtiyaç hâlinde marketten bir şeyler alması için izin vermek uygun olur mu?
CEVAP
Saliha ve emin olan hanıma, böyle şeyleri yapması için genel izin vermeli. Bir kere izin vermek yeter, artık o izin geri alınmadığı sürece, ömrünün sonuna kadar izinli sayılır.
Tuvalete girerken
Sual: Kitaplarda, (Necaset bulunan yere girerken besmele çekmek mekruhtur, fakat tuvalete girerken besmele çekmelidir) deniyor. Tuvalette açıkta necaset yoksa, besmele çekmek mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh olmaz.
İyilik rehberi
Salih olan arkadaş, iyiye rehber olur,
(Kişi sevdikleriyle, elbet beraber olur.)

22 Eylül 2012 Cumartesi

Allah diyen Aziz olur

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allah diyen aziz, para diyen rezil olur. Herkes bu iki kutup etrafında toplanmıştır. Bir kısmı Allah yolunu, bir kısmı paranın yolunu tutmuştur. Paranın yolunu tutan, daima hüsrana uğrar ve Cehennemin dibine gider. Allah diyen, bol paraya kavuşur, parasını hep hayra sarf eder. İnsanların değil, Allah’ın kıymet verdiğine kıymet verir, çünkü insan fanidir. Onun verdiği değer de fanidir. Allah’ın verdiği değer ise bakidir, çok kıymetlidir.
Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin hak yolu bulması şöyle anlatılır:
(Bir ağaç altında otururken, iki gözü kör bir kuşun ağaçtan inip, yeri eşerek altın bir kutu çıkardığını görür. Dikkat edince, kutunun içindeki susamı kuşun yediğini görür. Daha sonra başka bir yeri gagasıyla eşer ve o kutuda bulunan suyu içer. Tekrar gagasıyla gömüp ağaca çıkar. Topraktaki kutuların yerleri belirsiz hâle gelir. Bunları görünce, Allahü teâlâya tevekkül etmenin hakikatini anlar ve tevekkül etmeye karar verir. Biraz ileride, bir viranede fakirlerle karşılaşır. Geceyi birlikte geçirirler. Ertesi gün, Zünnûn-i Mısrî hazretleri, bir küp altın bulur. Küpün ağzında bulunan tahta kapakta, Allah ismi yazılıdır. Altınları fakirlere dağıtır, kendisi de tahtayı alıp, o gece orada yatar. Uyandıkça, yazıyı öpüp, başına koyar, gözüne sürer. Gece rüyasında, (Allah’ın ismini aziz tuttun. Sen de aziz ol!) derler. Sonra uyanır. O anda, gönlü ve içi nurla dolar.) Kendisi de şunu anlatır:
(Bir gün dağda dolaşırken bir topluluk gördüm. Herkesin belli bir rahatsızlığı var. (Burada ne yapıyorsunuz?) diye sorduğumda, (Şu mağarada bir âbid var, her yıl bir sefer dışarı çıkar, bize okur, hepimiz şifâ buluruz) dediler. Ben de onlara katılarak, dışarı çıksın diye bekledim. Beyaz sakallı heybetli bir zat çıktı. Heybetinden sanki dağ sallandı. Sonra şefkatli bir gözle onlara baktı, bir şeyler okudu, onlara doğru üfledi. Okumalarını bitirip mağaraya girerken eteğine yapışıp (Milletin bedenî hastalığına okuduğunuz gibi, benim de kalbî hastalığıma şifa okur musunuz?) dedim. Bana hiç bakmadı bile ve eteğini elimden çekip, (Sen Rabbini bırakarak benim yanıma gelme, git Rabbin için çalış!) dedi. Ondan sonra kemâle geldim.)

takkenin alnı kapaması

Sual: Secde ederken, kadınların başörtüsü, erkeklerin saçı veya takkesi alınlarına gelse, mahzuru olur mu?
CEVAP
Evet, tenzihen mekruh olur. Alın, çıplak olarak secdeye değmelidir.
Hep istiğfar etmeli
Sual: Tevbe edilip bir daha işlenmeyen bir günah için, hatırlayınca yine tevbe etmek gerekir mi?
CEVAP
Evet, her hatırlayışta tevbe istiğfar etmeli ki pişman olduğumuz belli olmalıdır.
Zırhını tak
Gafletle gezip tozma, ölüm gelir muhakkak,
İmanlı ölmek için, ibadet zırhını tak!

21 Eylül 2012 Cuma

plaka satmak

Sual: Araba plakasını satmak veya kiraya vermek caiz midir?
CEVAP
Belli bir para karşılığı, ferağ ile kullanma hakkını verebilir. Buna satmak değil, devretmek denir. Âmiri kabul ederse, bir memur, hava parası alarak, görevini başkasına devredebilir. (S. Ebediyye)
Uçkuru sarkıtmak
Sual: Bazı bölgelerde, erkek veya kadın tarafından giyilen şalvarın uçkurunun uçlarını sarkıtmak caiz midir? Zünnar sayılır mı?
CEVAP
Hayır, zünnar sayılmaz, sarkıtmak caizdir. Ancak yine de, zünnara benzememesi için uçlarını sarkıtmamalıdır.
Felsefeci
Yaratma ve diriltme işini inkâr eder,
Der ki: (Bu âlem, böyle gelmiş böyle gider.)

surelerin yerleri

Sual: Kur'an-ı kerimdeki sûrelerin ve âyetlerin yerleri nasıl tespit edilmiştir? Niye iniş sırasına göre konmamıştır?
CEVAP
Sûrelerin sırasını Peygamber efendimiz bildirmiştir. Halife hazret-i Osman da, bildirildiği şekilde yazdırdığı altı Mushaf’ta bu sûreleri yerlerine koydurmuştur. (Rehber Ansiklopedisi)
Resulullah’ın dine ait her sözü vahye dayanır. Bir âyet-i kerimede mealen, (Resulüm kendi arzusuyla konuşmaz. Onun [dini hükümlere ait her] sözü vahiydir) buyuruluyor. (Necm 3, 4)
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yemin ederim ki, ben size ancak Allahü teâlânın emrettiğini emrediyor, nehyettiğini nehyediyorum.) [Taberanî]
Farklı kaviller varsa da, âyetler gibi sûrelerin yerleri de vahye dayanmaktadır. (Kurtubi)
Tanımanın şartları
Sual: Bir kimseyi iyi tanıyabilmek için ne gibi şartlar gerekir?
CEVAP
Özellikle şu beş şey önemlidir:
1- O kişiyle birkaç defa alışveriş yapmalı, işin içinde para olmalı. Paraya önem verip vermediği anlaşılmalı. Para için bizi satıp satmayacağını öğrenmeli. Para isteyince cüzdanını hemen önümüze mi atıyor, yoksa para vermemek için çeşitli bahaneler mi uyduruyor? Senin malın senin, benimki benim mi diyor? Veya seninki de benim, benimki zaten benim mi diyor? Yahut para ne ki, benimki de senin, seninki de senin mi diyor?
2- Birkaç sefer yolculuk yapmalı, yolculukta yükünü bize mi taşıtıyor, yoksa bizim yükümüzü de kendi mi taşıyor? Bizim için ne gibi sıkıntılara girebiliyor?
3- Öfkeli veya normal hâldeyken durumu değişiyor mu? Kızınca insaf ve adaletten ayrılıyor mu? Kızması dünya için mi, âhiret için mi oluyor?
4- Birkaç sefer yemek yemeli, yemekte kendisini mi, yoksa bizi mi tercih ediyor? Yemeğin ve meyvelerin iyilerini mi seçiyor? Yoksa bizim iyice doymamız için, kendisi yer gibi mi görünüyor?
5- Allah’ın rızasını her şeyin üstünde mi tutuyor? Allah yolunda malını, canını harcayabiliyor mu? Namazlarında bir kusur görülüyor mu?
İşte böylece, o kimse hakkında yeterli bilgi edinmiş, onu tanımış oluruz.

20 Eylül 2012 Perşembe

sünnete uymak

Sual: Bir hoca, sarık, cübbe ve entari giymek gibi sünnetlere yapışanın şehid sevabına kavuşacağına dair hadis vardır, diyor. Bu doğru mudur?
CEVAP
Çok yanlıştır. Haramlardan kaçmayan ve farzları yapmayan kimse, en şahaneler elbiseler giyse şehit olamaz.
O hadis-i şerifteki Sünnet kelimesi, İslamiyet anlamındadır. Konuyla ilgili hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Ümmetimin arasında fitne fesat yayıldığı zaman sünnetime uyana, [Ehl-i sünnet itikadına uyup, dinin bildirdiği ibadetleri yapıp haramlardan kaçana], yüz şehid sevabı vardır.) [Hâkim]
Sünnet kelimesi, yalnız olarak kullanılınca, genelde İslamiyet anlaşılır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyet’e] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.) [Hâkim]
Şeyh-ul-İslam İbni Kemal Paşa, Şerh-ı hadis-i erbain kitabında, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini açıklarken, (Bu hadis-i şerifteki Sünnet, İslamiyet demektir, çünkü büyük günah işleyen mümin şefaate kavuşur) buyuruyor. Bir hadis-i şerif de şu mealdedir:
(Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Nesai]
Demek ki Sünnet kelimesi tek başına kullanılınca, İslamiyet ve Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadı anlaşılıyor.
Sünnetle farz arasında
Sual: Sünnetle farz arasında Allahümme entesselam…’dan başka bir şey okunmadığına göre, kitaplarda sünnetle farz arasında okunması bildirilen duaları da mı okumamak gerekir?
CEVAP
Bu genel kaidedir. Her kaidenin istisnası olabilir. Bu istisna için bir örnek:
Kırk gün sabah namazının sünnetiyle farzı arasında 41 kere Fatiha okunur. Besmelenin sonundaki Mim, Fatiha’nın Lam harfi ile birlikte okunur. Yani (Rahîmilhamdü) denir. Sonra yapılan dua kabul olur. Suya üfleyip hasta veya büyülenmiş kimseye içirilirse, eceli gelmemiş olan hasta şifa bulur ve büyü çözülür. (Tefsir-i Azizi)
Namaza uyandırmak
Sual: Namazı kerahat vaktine veya kazaya kalacak olanı uyandırmamak günah mıdır?
CEVAP
Fitneye sebep olmayacaksa, uyandırmamak mekruh olur. Eğer söz vermişse, o zaman uyandırmamak haram olur.

işi yaptırmak için

Sual: İş yaptırabilmek için emrim altındakileri dövebilir miyim?
CEVAP
Baba evladını, hoca talebesini terbiye etmek için eliyle ve hafif vurabilir. Yumrukla vuramaz. Yüzüne de vuramaz. İş yaptırabilmek için dövmek yerine, tesiri olacak başka cezalar vermelidir.
İpek çarşaf
Sual: İpek yorgan veya ipek yastık kılıfında yatmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Vücuda temas ettirmek haramdır. Vücuda temas ettirmeden kullanmak ise çok zordur. En uygunu, ipekten yapmamalı.
Acele iş
Hızlı yaşayan kişi, ölüm ile yarışır,
Buyuruldu: (Acele işe şeytan karışır.)

19 Eylül 2012 Çarşamba

Kur'an mahluk değildir

Sual: Kur’an-ı kerim mahlûk olmadığı gibi mucize de değil mi?
CEVAP
Elbette mahlûk değildir ve mucizedir. Aksini yazan hiçbir Ehl-i sünnet kitabı yoktur. Mahlûk sonradan yaratılmış demektir. Kur’an-ı kerim Allah’ın kelamıdır. Diğer sıfatları gibi, kelam sıfatı da, ezelî ve ebedîdir.
Kur’an-ı kerime mahlûk diyen için Allah’ı inkâr etmiştir hükmüne varılır. Hadis-i şerifte, (Allah’ın kelâmı mahlûk değildir) buyurulmuştur. (Berika)
Beyheki, Ebu Davud gibi hadis kitaplarında, (Allah’ın kelâmı mahlûk değildir) hadis-i şerifi bildiriliyor. Selef-i salihin de bu hususta ittifak etmiştir. (Milel ve Nihal)
Kur’an-ı kerim kelam-ı ilahidir, mahlûk [yaratık] değildir. (Emali kasidesi)
(Kur’an mahlûktur) diyen kimse kâfirdir. (Hindiyye, Riyad-ün-nasihin)
Ahmed bin Hanbel, (Kur’an mahlûktur diyen kâfirdir) demiştir. (Kurtubi)
Kur’an-ı kerim mahlûk değildir. (İhya)
Kur’an-ı kerimin mucize olduğunu inkâr eden hiç kimse yoktur. Peygamber efendimizin en büyük ve devam eden bir mucizesidir. Her kitapta mucize olduğu yazılıdır.
Kur’an-ı kerim on ayrı bakımdan mucizedir. (Kurtubi)
Demek ki, Kur’an-ı kerim mahlûk olmayan bir mucizedir. Bu hükmü, Mutezile sapık fırkasının inkâr etmesinin önemi yoktur.
Evlenene yardım
Sual: (Ev alanla evlenene Allah yardım eder) atasözü doğru mudur? Evlenecek olan fakire Allah yardım eder mi?
CEVAP
Atasözleri genelde âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin açıklaması mahiyetinde olur. Bu söz de, diğer atasözleri gibi doğrudur. Nur suresinin (Aranızdaki bekâr [veya dul] köle ve cariyelerden [evlenecek durumda olan] salihleri evlendirin! Eğer onlar fakirseler, Allah kendi lütfuyla onları zenginleştirir. Allah’ın lütfu boldur. O, her şeyi hakkıyla bilendir) mealindeki 32. âyet-i kerimesiyle, Deylemi’nin bildirdiği (Rızkı evlilikte arayın!) hadis-i şerifi gereğince, evlilik genelde rızık bolluğuna ve nimet çokluğuna sebep olur.
Ne muradın varsa
Sual: (Allah, ne muradın varsa, gönlüne göre versin) deniyor. Böyle dua uygun mu?
CEVAP
Mahzuru olmaz, ama bu, fâsıklara, kötü kimselere söylenmez. Çünkü onların muratları ekseriya kötü olur. (Hakkında hayırlısı neyse, Allah onu nasip etsin) diye dua edilebilir.