19 Mart 2012 Pazartesi

namazsız din olurmu ?

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, Namaz Risalesi’nde buyuruyor ki:
Bismillahirrahmanirrahim.
Namaz, İslam’ın beş şartından ikincisi olup, Fahr-i kâinatın “sallallahü aleyhi ve sellem” miraca teşriflerinde, en hayırlı ümmet olan ümmeti üzerine, Allahü teâlânın ezeli hitabı ile her gün beş vakit olarak farz oldu.
Namaz, dinin direğidir. Kim, namazı devam üzere, doğru ve tamam olarak eda ederse, dinini ikame etmiş, İslam binasını ayakta durdurmuş olur. Namaz kılmayanlar, Allahü teâlâ korusun, dinlerini ve İslam binasını yıkmış olurlar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Dininizin başı namazdır) buyurdu. Başsız insan olmadığı gibi, namazsız din de olamaz.
Namaz, müminin miracıdır. Mirac olması bu ümmete mahsustur. Server-i âleme mirac gecesinde, Cennette Allahü teâlâyı görmek şerefi, dünyada, dünyaya uygun olarak, namazda nasip olmuştur.
Cenab-ı Peygambere kemâliyle tâbi olanların, o nimetten, bu dünyada namazda nasipleri vardır. Külfet, zahmet ve zorluklar kalkar. Batın, yani kalb ve ruh baştan başa, zevk ve lezzet bulur. Namazda şaşılacak gizli şeyler ve anlatılamaz hâller hâsıl olur.
Bu hâller ancak sona varan Evliya zatlara nasip olup, Allahü teâlânın büyük nimetlerindendir. Namaz, Allahü teâlâya ve Resulüne imandan sonra, bütün mukarreblerin amellerinin ve bütün ibadetlerin üstünde, en iyi bir ibadettir. Bir gün Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, imam-ı Ali’ye “kerremallahü vecheh ve radıyallahü anh”, (Ya Ali! Senin, namazın farzına, vacibine, sünnetine, müstehabına riayet etmen gerekir gerektir!) buyurunca, Ensar’dan bir zat dedi ki:
(Ya Resulallah! İmam-ı Ali bunların hepsini bilir. Bize de bunların faziletini anlatır mısınız? Biz de ona göre amel edelim.)
Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki:
(Ey ümmet ve Eshabım! Şartlarına uygun olarak kılınan namaz, Allahü teâlânın razı olduğu bütün amellerin en efdalidir. Peygamberlerin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir. Marifetin, arz ve semavatın [yerlerin ve göklerin] nurudur. Bedenin kuvvetidir. Rızkın bereketidir. Duanın kabulüne sebeptir. Melek-ül-mevt [ölüm meleği] arasında şefaatçidir. Kabirde ışıktır. Münker ve Nekir’e cevaptır. Kıyamet gününde üzerine gölgedir. Cehennem ateşiyle kendi arasında siperdir. Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir. Cennetin anahtarıdır. Cennette başına taçtır. Allahü teâlâ müminlere, namazdan efdal hiçbir şey vermemiştir. Eğer namazdan efdal bir ibadet olsaydı, en önce müminlere onu verirdi. Zira Meleklerin kimi devamlı kıyamda, kimi rükû’da, kimi secdede, kimi kâdededir. Bunların cümlesini bir rekât namazda toplayıp, müminlere hediye verdi. Çünkü namaz, imanın başı, dinin direği ve İslam'ın kavli ve müminlerin miracıdır. Yer ve göğün nurudur. Cehennemden kurtarıcıdır.)
Namaz, Allahü teâlâya karşı has ibadettir.
Namaz, maksatlardan olup, diğer ibadetler namaz için vesilelerdir.
Namaz, Müslüman ile kâfir arasını ayırt edici bir ibadettir.
Namaz, İslamiyet'in yasak ettiği şeyleri işlemekten insanları men’ eder. Günahların kefaretidir.
Namazın güzelliği, diğer ibadetlerin aksine olarak iman gibi kendisindendir. Kendisinde en çok ibadetleri toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran bir ameldir. Çünkü Allahü teâlâya namazda yalvarıp, Allahü teâlânın azamet ve celalini müşahede edicidir. Namazı, huşû ve hudû, yani tevazu’ ve korkuyla, kalb huzuruyla ve tümaninete [rükû’ ve secdelerde, kavmede ve celsede, bütün uzuvların hareketsiz kalmasına] riayetle ve cemaatle, tezellül ile eda etmek, kurtulmanın başlıca sebeplerindendir. Bu suretle namazını kılan müminlerin kurutulacakları, âyet-i kerimede beyan buyurulmuştur.
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Beş vakit namazını kılan kimse, Malik-ül-mülkün kapısını çalıyor. Kapıyı çalmaya devam eden kimseye şüphesiz kapı açılır.)
(Beş vakit namaz, sizden birinizin kapısının önünde akan nehir gibidir ki, o nehirde her gün beş kere yıkansa o kimsede hiç kir kalmayacağı gibi, namazını devamlı kılanlar da öylece günahlardan pak ve temiz olurlar.)
(Farz olan beş vakit namazını, cemaatle kılan kimse, sırat köprüsünü parlak bir şimşek gibi geçenlerin ilki olacaktır. Ve sabikun olan ilk zümreyle Allahü teâlâ onu haşr eder. Ve onun için her gün ve gecede bir koruyucu melek vardır. Ve Allahü teâlâ yolunda öldürülen bin şehid sevabı ona verilir.)
(Karanlıkta mescitlere yürüyerek giden, Allahü teâlânın rahmeti içinde yüzücüdür. Hak sübhanehü ve teâlâ, cemaatle namazı kılıp, sonra hacetini dileyen kulundan, duasından ayrılmadan önce isteklerini vermemeye hayâ eder.)
Yine hadis-i şerifte bildirilmiştir ki:
(Namazda kıyamda [yalnız kılarken] uzun okumak, ölüm anındaki şiddeti azaltır. Her uzvunu temizleyerek, mükemmel surette, mükemmel bir güzellikte abdest alıp, namaz kılmak maksadıyla mescide hazır olan kimse, elbette müjdelenir. Evinde kılan o namazın sevabına kavuşur. Eğer yakınındaki mescitte eda ederse, 25 namazın sevabı verilir. Eğer Cuma namazı kılınan mescitte eda ederse 500, Mescid-i Aksa'da eda ederse 5 bin, Mescid-i Nebevi’de eda ederse 50 bin, Mescid-i Haram’da eda ederse 100 bin namaz sevabı verilir. Eda ederken onun edeplerinden bir edebi terk etmeye bile razı olmamalı.)

Hiç yorum yok: