30 Kasım 2013 Cumartesi

Akıl ve kalb ayrıdır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Hiç kimse kendi kendine kurtulamaz. Çünkü dünya bir sarmaşık otu gibi insanın her tarafını sarmıştır. Bundan kurtulmak için İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi bir Allah adamını tanımak ve salih arkadaşlarla beraber olmak şarttır.
Akıl ve kalb ayrı birer dünyadır. Bir kitaptan akıl ve kalb yoluyla istifade edilir. Akla, tıpkı teybe doldurur gibi, istediğimiz kadar bilgi doldurabiliriz. Ama kalbin istifade etmesinin şartları vardır. Okuduğumuz kitabın yazarı, kalbi Allah sevgisiyle dolu, yetkili bir âlimse, farkında olmadan bizde dünyaya karşı bir soğukluk başlar ve din kardeşlerimize karşı sevgimiz artar. Bunlar da kalbimizin temizlendiğine alâmettir. O mübarek kalbdeki feyz, bizim kalbimize akar.
İnsan yemek yemezse bir müddet sonra açlıktan öldüğü gibi, kalb de, gıdası olan ilmi alamazsa bir gün ölür. Fakat kalbin gıdasını vereceğim derken zehir verilirse, yani mezhepsiz, itikadı bozuk kimselerin kitapları okunursa, o kötü yazarların kalbindeki zulmet ve pislik, bizim kalbimize akar, kalbimiz zehirlenir ve hattâ ölür de farkına bile varmayız. Onun için, bir kitabın yazarı, içindeki bilgiden daha önemlidir.
Bizi kurtaracak olan beynimizdeki bilgiler değildir. Onları nasıl olsa unutacağız. Ancak büyüklerin temizlediği, nur ve sevgiyle dolu kalbler kurtulacaktır. Büyükler, (İnsanlar helak olmuştur, âlimler hariç. Âlimler de helak olmuştur, ilmiyle amel edenler hariç. İlmiyle amel eden âlimler de aldanmıştır, ihlâsla amel edenler hariç) buyuruyorlar. Demek ki ilim, amel ve ihlâsın üçü de şarttır.
Muhlis, kalbi temizlenmiş ihlâs sahibi insan demektir. Mektubat-ı Rabbânî'nin ve büyüklerin sohbetlerinin tamamı, insanın kalbi içindir. Çünkü kalb kurtulmadıkça insan kurtulamaz. Nitekim insan ölürken beyni durur. Ruh en son, kalbden çıkar. Dolayısıyla kalbin ilimle, bilgiyle değil, sevgiyle alâkası vardır. Ölürken sevdiğini yani Resulullah efendimizi ve onun vârisi olan büyükleri andığı zaman ruhları orada hazır olacağı için dünyadan imanla ayrılır.

29 Kasım 2013 Cuma

Miras malını yemek

Sual: Taksim edilmeden, miras mallarını mirasçıların kullanması günah mıdır? Bölüşmeden hediyeleşseler caiz olur mu?
CEVAP
Bölünmesi mümkün olmayan, ev ve ev eşyası gibi mallar, hediye etmekle de paylaşılabilir. Mesela vârislerin hepsinin rızasıyla, vârislerden birine veya vâris olmayan başka birine verilebilir. Sayılabilen, ölçülebilen eşyalar ve paralar, taksim edilmeden önce hediye edilemez. Miras paylaşılmadan, özellikle bölünebilen mallar, kullanılmamalı veya yiyip içilmemelidir.
 
Yanına kalmaz
Hiç kimsenin ettiği, kalır mı yanına kâr!
Zâlimin zulmü varsa, mazlumun Allah'ı var.

Kur’anı açıklamak -3-

Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, herkese istidadına göre, Kur'an-ı kerimin manevî sırlarını açıklardı. [(Buharî)deki] hadis-i şerifte, (Herkese aklına, anlayışına göre söyleyin, [dinin hükmünü] inkâr ettirecek şekilde söylemeyin ki, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar) buyuruldu.
Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e "radıyallahü anh", Kur'an-ı kerimin ince marifetlerini onun seviyesine göre anlatıyordu.
Yanlarına Hazret-i Ömer "radıyallahü anh" gelince, konuşma üslubunu ve bildirdiği sırları onun da anlayacağı şekilde değiştirdi.
Sonra Hazret-i Osman "radıyallahü anh" ve daha sonra da Hazret-i Ali "radıyallahü anh" geldi. Konuşmasını hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi. Her defasında değişik şekilde anlatması, oraya gelen zatların yaratılış ve istidatlarının farklı oluşlarındandı. (Mektubat-ı Masumiyye 1/59)
Hadis-i şeriflerde, (Benden sonra peygamber gelseydi, Ömer peygamber olurdu), (Osman’ın şefaatiyle, cehennemlik yetmiş bin kişi, sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim, Ali de kapısıdır) buyuruldu.
Her üçü de, bu derece üstün olduğu ve Arapçayı çok iyi bildiği hâlde, Kur'an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadılar. Çünkü Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, herkesin seviyesine göre konuşurdu.
Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden ve Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hazret-i Ali "radıyallahü anh" gibi ilim deryası büyük bir zatın anlayamadığı tefsiri günümüzün mezhepsizleri nasıl anlayacak ki? O hâlde, Resulullah efendimizin açıkladığından farklı bir şekilde Kur'ana mânâ vermek yanlıştır.
 
Nâfile kılarken
Sual: Nâfile kılan kimse, zamm-ı sûreyi bir rekâtta iki defa veya daha fazla okusa yahut her iki rekâtta da aynı sûreyi okusa mekruh olur mu?
CEVAP
Nâfile namazlarda mekruh olmaz, fakat farz ve kaza namazlarında mekruh olur. (Halebî, Hindiyye)
 
Dul kadına mehir
Sual: Dul kadınla evlenen de mehir verir mi?
CEVAP
Evet, verir.

28 Kasım 2013 Perşembe

Güneş batıdan doğunca

Sual: Güneş batıdan doğduktan sonra, Kıyamet hemen kopacak mı, yoksa insanlar daha yaşayacak mı? Kimi, Kıyametin kopacağına çok az bir zaman kaldığını söylüyor. Güneş, batıdan doğar doğmaz mı Kıyamet kopacak?
CEVAP
Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdullah bin Ömer “radıyallahü anhüma” hazretleri, (Güneş, batıdan doğduktan sonra, Kıyamet kopana kadar, insanlar 120 yıl daha kalacak, öyle ki fidan bile dikeceklerdir) buyurdu. (Kurtubî)
Hadis-i şerifte, (Güneş batıdan doğmadıkça Kıyamet kopmaz. O zaman iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. (Buhârî, Müslim)
Henüz Güneş batıdan doğmadan, (Mehdi geldi, Kıyamet yakında kopacak) diyenlere itibar etmek ne kadar büyük yanlıştır.
 
Adam sansınlar
İlmin varsa açıkla, ilmine dayansınlar;
İlmin yoksa sükût et, seni adam sansınlar!

Kur’anı açıklamak -2-

İmam-ı Kurtubî hazretleri de buyuruyor ki: Resulullah’ın beyanı iki türlüdür:
a) Kitapta mücmel [özet, kısa, kapalı] olarak gelen ifadeleri açıklamaktır. Beş vakit namaz, vakitleri, secdeleri, rükûları, bozanları, mekruhları ve diğer hükümleri; zekâtın miktarı, vakti, hangi mallardan alınacağı; haccın nasıl yapılacağı gibi hususların açıklamasını Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yapmıştır. İki hadis-i şerif şöyledir:
(Haccın nasıl yapılacağını benden öğrenin!) [Müslim, Ebu Davud]
(Namazı benim kıldığım gibi kılın!) [Buharî]
b) Resulullah'ın ikinci beyan şekli, Allah’ın kitabının hükmünden başka hüküm ortaya koymaktır. Bir kadının halası ve teyzesiyle birlikte nikâhlanmasının haram kılınması, evcil eşeklerin ve parçalayıcı azı dişi olan yırtıcı hayvanların yenmesinin haram kılınması gibi hükümler buna örnektir. (Cami-ul-ahkâm)
(Yalnız Kur'an) diyenlerin böyle diyeceklerini Resulullah, mucize olarak bildirmiştir. Üç hadis-i şerif şöyledir:
(Bir zaman gelecek, beni yalanlayanlar çıkacak, bir hadis söylenince, “Resulullah böyle söylemez, bunu bırak, Kur'ana bak” diyeceklerdir.) [Ebu Ya’la]
(Bazı kibirli kişiler çıkacak, “Allah Kur’anda bildirilenden başka bir şeyi haram kılmadı” diyecekler. Yemin ederim ki, benim emrettiğim, yasakladığım, koyduğum hükümlerin sayısı Kur’andaki hükümlerden daha çoktur.) [Ebu Davud]
(Kur’andan başka delil kabul etmem diyen [türedi]ler çıkacaktır.) [Ebu Davud]
Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun!) buyuruluyor. (Yalnız Kur'an) diyenler samimi olsaydı, Allah'ın emrine uyup Resulünün emirlerini de esas alırlar, (Yalnız Kur'an) demezlerdi.
2- Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın (Resulüme uyan, bana uymuş olur) emrine uyarak, âyet-i kerimeleri açıklamış, Kur'an-ı kerimde bulamadığımız binlerce hüküm bildirmiştir.
3- Peygamber efendimiz, hâşâ Allahü teâlânın emrine aykırı iş yapmaz. (Yapar) denirse, bu, Allah'ı suçlamak olur. Allahü teâlâya itaat etmeyen peygamber olur mu? Hâşâ Resulü yanlış iş yapar da, Allahü teâlâ düzeltmez mi?
4- Resulü de, Allahü teâlânın bildirdiğini bildireceği için (Resulüme uyun!) buyuruyor.
5- Elbette Kur’an-ı kerimi anlayamadıkları için sual ettiler. Anlayabilselerdi niye soracaklardı ki? (Devamı var)

27 Kasım 2013 Çarşamba

Fâsık mahremler

Sual: Kadın, fâsık bayanların yanında başı açık duramıyor. Fâsık olan abi, amca, dayı gibi mahrem akrabaların yanında açık durulabilir mi?
CEVAP
Fâsık olan yani imanı olduğu hâlde, açıkça günah işleyen, ama bunların günah olduğunu bilen; amca, dayı, abi gibi mahrem akrabaların yanında, başı açık durulabilir. Eğer bunlar Müslümanlığa inanmıyorlarsa veya Müslümanlığın bazı hükümlerini beğenmiyorlarsa, yanlarında başı açık durulmaz.
 
İncelen kopar
Demirden olsa her şey, çok incelince kopar,
Zulüm bunun aksine, kalınlaşınca kopar.

Kur’anı açıklamak

Sual: Dört delilin üçünü kabul etmeyip (Yalnız Kur'an) diyen bir mezhepsiz diyor ki:
Nahl sûresinin 44. âyetinde geçen beyan etmek ifadesi, (Gizlemeden bildir!) demektir, yoksa (Sen bunu açıkla!) demek değildir. Çünkü Kıyamet sûresinin 19. âyetinde de, (Âyetleri açıklamak Allah’a aittir) deniyor. O hâlde herkes Kur'anı anlar.
Kur'an-ı kerimi herkes anlayabiliyorsa, şu sorulara cevap yazar mısınız?
1- (Âyetleri açıklamak Allah’a aittir) ne demektir?
2- Resulullah, Kur'an-ı kerimi açıklamak için yüz binlerce hadis-i şerifi niye bildirdi?
3- Madem âyetleri açıklamak Allah'a aitse, Peygamber efendimiz hâşâ niye Allah'ın emrini dinlemeyip Kur'an-ı kerimde olmayan birçok haramları hadis-i şeriflerle açıklamıştır?
4- Eğer, Kur’an açık, herkes anlarsa, niye Allah, Kur'an-ı kerimin birçok yerinde (Resulüme uyun!) diyor? Niye (Yalnız Kur'ana uyun!) buyurmuyor?
5- Kur'an-ı kerimi anlamak kolaysa, dilleri Arapça olan Eshab-ı kiramın ileri gelenleri âyet-i kerimeleri niye Peygamber efendimize sual ettiler?
CEVAP
Bunları madde madde açıklayalım:
1- Hazret-i Katade, (Kur’anı açıklamak bize aittir) ifadesinin, (Onun muhtevasındaki helâlleri ve haramları açıklamak bize aittir) demek olduğunu bildirdi. Ayrıca, (Kur’an-ı kerimde yer alan vaatleri ve tehditleri açıklayıp, gerçekleştirmek bize aittir) anlamına geldiği ve Resulullah’a hitaben, (Senin dilinle açıklamak, bize aittir) demek olduğu bildirilmiştir. (Kurtubî tefsiri)
Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” beyan etmesi, onun diliyle Kur’anın açıklanması demektir. (Kur’anı insanlara beyan edesin diye sana indirdik) mealindeki âyette geçen beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka sûretle anlatmak demektir. Âlimler de, âyetleri beyan edebilselerdi, kapalı olanları açıklayabilselerdi ve Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Sadece sana vahiy olunanları tebliğ et!) derdi. Ayrıca beyan etmesini emretmezdi. (Huccetullahi alel-âlemîn) [Devamı var]

26 Kasım 2013 Salı

Vacibi terk etmek

Sual: Namazda müekked sünnetleri ve vacibleri terk etmek tahrimen mekruh olduğu, sünnet terk edilerek kılınmış namazı iade etmenin sünnet, vacib terk edilerek kılınan namazı da, iade etmenin vacib olduğu kitaplarda yazılıdır. Fâtiha vacibini terk etmekle, zammı sûre vacibini terk etmek arasında fark var mıdır?
CEVAP
Evet, vardır. Fâtiha ve zamm-ı sûre okumak vacibdir. Fakat Fâtiha’nın vacibliği daha kuvvetlidir. Fâtiha terk edilse, namazın iadesinin vacibliği daha kuvvetlidir. (Dürer Gurer)
 
Etme bulma
Gücendirmezsen kimseyi,
Gücendiren olmaz seni,
Kötülemezsen kimseyi,
Kötüleyen olmaz seni.

Tesbih çekmekte riya

Sual: Tesbih çekerken başkalarının görmesi riya olur mu?
CEVAP
Riya, ibadeti gösteriş için yapmaktır. Mal, mevki, saygı, şöhret gibi bir menfaat kazanmak maksadıyla yapılan ibadet de riya olur. Namaz, oruç, sadaka ve yol, cami yaptırmak gibi hayırlı amelleri, görenler beğensin de beni takdir etsin diye yapmak riyadır. Böyle ibadetlere sevab verilmez. Günah olur, azaba layık olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İbadetine riya karıştırana âhirette, “Git, sevabını o kişiden iste!” denir.) [İbni Mace]
Riyanın zıttı ihlâstır. İhlâs, gerek bedenle, gerek malla yapılan farz veya nafile bütün ibadetleri, sadece Allah rızası için yapmaktır. Allah rızasından başka niyetle yapılırsa riya olur.
Tesbih çekerken başkasının görmesi değil, kasten ona göstermek riya olur, yani herkes görsün, beni takdir etsin diye çekiliyorsa riya olur. Alışkanlık olduğu için veya kalbinde hiç gösteriş düşüncesi yoksa görülmesi riya olmaz. Ancak herkesin gözü önünde çekmek fitneye veya suizanna sebep olabilir. Kalbde riya olmadan, ev halkının yanında, Kuşluk, Teheccüd, Evvabin gibi nafile namazları kılmak, Kur’an okumak, tesbih çekmek, günlük okunması gereken duaları okumak, riya olmaz.
 
Cünübün selam vermesi
Sual: Cünüp kimse selam verebilir mi ve verilen selamı alabilir mi?
CEVAP
Elbette, selam verip alabilir. Hiç mahzuru olmaz. Selam güzel bir duadır. Cünüp kimse, Kur’an-ı kerimden sûre ve âyet okuyamaz, fakat her çeşit duayı okuyabilir, her çeşit zikri çekebilir, hatta Fatiha ve Rabbenâ âtinâ gibi dua âyetlerini, sadece dua niyetiyle okuyabilir.
 
Sünnette zamm-ı sure
Sual: Sünnetlerde ve diğer nafile namazlarda, zamm-ı sure olarak aynı sureler okunabilir mi?
CEVAP
Okunabilir. Peygamber efendimiz, sabah namazının sünneti ile akşamın sünnetinde Kâfirun ve İhlas’ı; öğle namazının ilk dört rekât sünnetinde dört Kul’ü; öğlenin son sünnetiyle yatsının son sünnetinde Felak ve Nas’ı okumuştur. (Tergib-üs salat)
Dört Kul: Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleridir.
 
Evi hediye etmek
Sual: Ben ölene kadar kendim oturmak şartıyla, evimi hanımıma veya çocuğuma hediye etmem caiz midir?
CEVAP
Caizdir.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Ateşte yanan, ibadete nasıl koşar?

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından dinimizi doğru öğrenip buna uygun yaşamak, hem de bunları başka insanlara ulaştırıp büyüklerin duasına, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak imkânı varken, başka şeylerle uğraşmak mâlâyânidir. Bugün insanların çoğu mâlâyâni ile, yani dinlerine ve dünyalarına faydası olmayan şeylerle uğraşıyor. Doğru imandan yani Ehl-i sünnet itikadından, helâlden, haramdan bahsedilmiyor.
İslamiyete uymanın temeli üç şeydir: Ehl-i sünnet itikadı, helâl ve haram. İtikadı bozuk olan, haram yiyip içen, haramla meşgul olan, ne yaparsa yapsın felakettedir. İbadetlerin onda dokuzu helâl lokmadır.
Helâl lokma yiyenin, eli kolu bağlansa, yine ibadete, namaza koşar. Haram yiyen ise ibadetten soğur. Çünkü dinimiz, (Haram ateştir) diyor. Ateşte yanan bir insan, ibadete nasıl koşar?
Mübarek bir zatın hayatı hep borç içinde geçer. Borç aldığı parayla alışveriş yapıp evine götürür. Daha sonra gidip, borcunu kendi parasından öder. Sebebini sorduklarında, (Evim için kendi paramla aldıklarıma güvenemiyorum. Helâl olması için, borç aldığım parayla ihtiyaçlarımızı karşılıyorum) buyurur. Başka büyük bir zat da, (Kazancında şüphesi olan, parasını, dine hizmet için kazanıp yine o yolda sarf edilen parayla değiştirsin! Çünkü helâl para, insanı Allah aşkıyla coşturur, durdurmaz, onu namaza koşturur. Helâlle beslenenin, namaz kılmaması imkânsızdır) buyurur.
 
Besmeleyle başlanan iş
Besmelesiz yenilen yemek, insan vücudunda hastalık yapar. Şeytan lokmalarla mikrop şeklinde insanın vücuduna girip, belki doktorların bile teşhis edemeyeceği hastalıklara sebep olabilir. Ama besmele çekilmişse şeytana izin verilmez. Dinimizin yasak etmediği bir işe Besmeleyle başlanırsa, o iş her ne olursa olsun, bize kötü de görünse, sonu mutlaka iyidir. Çünkü (Bismillâhillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil-erdı velâ fissemâi ve hüves semî’ul-alîm) duasını okuyan, yerde de olsa, gökte de olsa, asla zarar görmez. Bu bakımdan Besmele çekmek çok kıymetlidir. Allahü teâlâ Cennete girecek bütün kullarına Cennet davetiyesi verecek, bu davetiyenin imzası Besmele olacaktır.

Kazası olmayanın nâfile kılması

Sual: Kaza namazı borcu olmayanın, Kuşluk, Evvabin ve Teheccüd kılınan vakitlerde, dört rekâtlı kaza namazı kılarken, son iki rekâtında zamm-ı sûre okuması gerekir mi? Okumazsa vacibi terk etmiş olur mu?
CEVAP
Peygamber efendimiz, farzlarla beraber veya başka zamanlarda nâfile namaz kılardı. O, bu vakitlerde namaz kıldığı için bu namazlar bize sünnet olmuştur. Bu sünnet namazlar, revatib ve regaib diye ikiye ayrılır. Revatib, farzlardan önce veya sonra kılınan, müekked ve gayr-ı müekked sünnetlerdir. Regaib ise, Kuşluk, Teheccüd ve Evvabin gibi diğer sünnet namazlardır. Gerek revatib ve gerekse regaib sünnetlerin yerinde kaza kılınınca, bu sünnetler de kılınmış oluyor. Bu sünnetlere de niyet edince, ayrıca niyet sevabı da alınıyor. Farzların son iki rekâtında zamm-ı sûre okumak gerekmez. Okunsa da mahzuru olmaz. Ancak Kuşluk ve Teheccüd namazları en fazla 12 rekât olduğu için 12 rekâttan fazla kaza namazı kılınacaksa ve dört rekâtlı farzlar kaza edilecekse, kaza namazı olmayan kimse, son iki rekâtında zamm-ı sûre okumalıdır. Kaza namazı olanın ise okuması gerekmez.
 
Secdeye inip kalkarken
Sual: Secdeye gidince, önce alnı mı, yoksa burnu mu koymak gerekiyor?
CEVAP
Alından önce burnu yere koymak müstehabdır. Kalkarken de tersi yapılır, yani önce alın, sonra burun kalkar. Diğer uzuvlar da böyledir. Secdeye inerken, önce sağ, sonra sol diz, sonra sağ, sonra sol el, sonra burun ve alın yere konur. Secdeden kalkarken bunun tersi yapılır. Yani önce alın, sonra burun, sonra sol el ve sağ el, sonra sol diz ve sağ diz yerden kaldırılır. Böyle yapılmasa da namaz yine sahihtir, mekruh da olmaz, fakat müstehab sevabından mahrum kalınır. Bunları, dikkati çekecek kadar yavaş yapmamalıdır.
 
Son safta yer yoksa
Sual: Cemaat farza başladıktan sonra mescide gelen, son safta yer yoksa ne yapar?
CEVAP
Cemaat ayaktaysa, rükûa kadar birini bekler. Kimse gelmezse, rükûa varılmadan önce, öndeki safa sıkışır. Öndeki safa sığmazsa, arkaya, yanına gelmesi için güvendiği birinin omzuna dokunur. Güvendiği kimse yoksa en arkada yalnız durur. Cemaat oturuyorsa, o zaman son safta yer olmasa da, kimseyi yanına çağırmaz, en arkada yalnız durur.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Kalb, his organlarına tâbidir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kalb, Allahü teâlânın nazar ettiği yerdir. Bunun için kalbi temizlemeye çok uğraşmalıdır. Kalbin temizlenerek selâmete kavuşması, Allahü teâlânın ismini zikretmek, Onun emir ve yasaklarına sarılmak, Resulullah efendimizin sünnetine yapışmak, bid'atlerden kaçınmak ve nefse aldanmamak gibi hususlara riayet etmekle olur.
Kalb, his organlarına tâbidir. Mesela gözünü haramlardan sakınmayanın, kalbini koruması güçtür. Kalb korunamazsa, günahtan sakınmak güçleşir. O hâlde, kalbi temizlemek için gözü ve diğer uzuvları haramdan korumak lazımdır. Kalb salih ve temizse, beden ve his organları da salih ve temiz olur. Şayet kalb bozuksa, beden de bozuk olur.
Kalbde tasdik ve iman hâsıl olduktan sonra, kalbe gelen vesveseler, hep nefs-i emmareden ileri gelir. Çünkü nefs, daima dünya zevklerine kavuşmak, her şeye âmir ve hâkim olmak ister. Başkasına tâbi olmak istemez. İşte bu azgın nefisten müminlerin kalbine gelen vesveseler, kalbdeki imana zarar vermez. Bu, müminler için bir müjdedir.
Kalb, sadece tek bir şeyi sever, aynı anda birçok şeyi sevemez. Mal, evlat ve mevki gibi birçok şeyleri sever görünürse de, hakikatte bütün bu değişik sevgilerin hepsi, bir tek sevgiden hâsıl olmaktadır. Bu bir sevgi de, insanın kendine, yani nefsine olan sevgisidir. Eğer nefsine olan sevgisi kalmazsa, o diğer şeylere olan sevgisi de kalmaz. O zaman sadece Allah’ı ve onun sevdiklerini sevmeye başlar.
Kalbde mutlaka iman veya inkâr bulunur. İmanın, teslim olmanın alâmeti, iman edilecek hususlardan, dinin emir ve yasaklarından, razı olmak, ferahlık duymak, onları sevmektir. İnkârın alâmeti ise, onlardan sıkılmak, onları beğenmemek ve kötü şeyleri sevmektir.
 
Hava kendiliğinden girer
İşin başı, kalbi Allahü teâlâdan başka şeylerden temizlemektir Kalb bunlardan temizlenince, oraya Allah’ın sevgisini doldurmak için uğraşmak gerekmez. Su dolu bir şişe boşaltılınca havanın kendiliğinden yerleşmesi gibi, Allahü teâlânın sevgisi de kendiliğinden gelir, yerleşir. Bir kalbde Allahü teâlânın sevgisi ile Allah’ın sevmediği başka şeylerin sevgisi bir arada bulunamaz.

22 Kasım 2013 Cuma

Alışverişte yemin etmek

Sual: Pazarcılıkta yemin edince, bir güven meydana geliyor. Satış daha çok oluyor. Doğru olarak yemin etmenin mahzuru var mıdır?
CEVAP
Doğru da olsa, çok yemin etmek, Allahü teâlânın ismine ve yemine kıymet vermemek olur. Bunlara kıymet vermeyerek yemin etmek, çok çirkindir. Mal satmak için Allah’ın ismini alet etmemelidir. İki hadis-i şerif:
(Satışlarda çok yemin etmekten sakının! Çok kazansanız da, perişan olursunuz.) [Müslim]
(Yemin, malı sattırırsa da, malın bereketini kaldırır.) [Buhârî, Müslim]
Demek ki çok kazanmak değil, malın bereketli olması önemlidir. Bereket, az malın çok faydası olması, çok işe yaraması demektir. Hele yalan yere yemin edilirse ve hile yapılırsa daha çok tehlikelidir. İki hadis-i şerif:
(Malını yalan yeminle satan kimseye, âhirette acı azap vardır.) [Müslim]
(Ticarete hıyanet karışınca, bereket gider.) [İhya]
Tartıda hile yapmak da büyük günahtır. Bir âyet-i kerime meali:
(Verirken noksan, alırken fazla ölçenlere acı azaplar yapacağım.) [Mutaffifin 1]
 
Harama uymak ne demektir?
Sual: S. Ebediyye’de, (Erkek veya kadının her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emirlerine, yani farzlara ve yasak ettiklerine [haramlara] uyması lazımdır) deniyor. Farza uymak elbette şarttır, fakat niye yasaklara, harama uymak gerekiyor? Harama uyunca haram işlenmiş olmaz mı?
CEVAP
Uymak, o işin gereğini yapmak, verilen emir ve yasağa riayet etmek demektir. Farzlara uymak, dinimizin bildirdiği şekilde, o farzları yapmak demektir. Haramlara uymak da, dinimizin bildirdiği şekilde, o haramlardan kaçmak demektir. Yasak emrine uyulunca yasaktan sakınmak gerekir.
 
Camide kermes
Sual: Caminin içinde kermes düzenlemek caiz midir?
CEVAP
Hayır, caiz değildir. Caminin içinde alışveriş yapmak, mekruhtur. (Redd-ül-muhtar)
Bir hadis-i şerifte, (Mescidlerde alışveriş yapmayın) buyuruldu. (Tirmizî, Nesaî, Ebu Davud)
 
Uygunsuz elbiseler satmak
Sual: Dışarıda giyilen, açık saçık elbiseler satmak uygun mudur?
CEVAP
Uygun değildir.

Şâfiî'de nikâh tazelemek

Sual: (Şâfiî mezhebinde nikâh tazelemesi yoktur) deniliyor. Şâfiî'de insan küfre düşmez mi? Nikâhını yenilemezse nikâhsız mı duracaktır?
CEVAP
Şâfiî'de de nikâh tazelemesi vardır. Şâfiî'de nikâh kıymak, Hanefî'den farklı olduğu gibi, nikâh tazelemek de farklıdır. Farklı diye, (Nikâh tazelemek yok) denmez. Nikâh tazelemek, yeniden nikâh kıymak demektir. Şâfiî'de nikâh, Hanefî'dekinden farklıdır. Dine aykırı bir iş yaparak veya söz söyleyerek küfre düşen Hanefî, tevbe edip tecdid-i iman yaptıktan sonra hanımından vekâlet alarak, hanımını tanıyan iki erkek şahit yanında nikâh tazeleyebilir. Yahut o iki şahidin yanında, (Öteden beri, nikâhlım olan hanımımı, onun tarafından vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime nikâh ettim) derse nikâhı tazelenmiş olur. Şâfiî’de ise, kadın kocasına, nikâh tazelemek için vekâlet veremez. Nikâh tazelemede, erkeğin kayınpederinin yani karısının babasının bulunması şarttır. İki salih erkek yanında nikâhını tazeleyebilir. Yani nikâh kıyabilir.
 
Güneş doğmaz
İşlerin ters giderse, gurbet çıkar önüne,
Her yer karanlık olur, güneş doğmaz gününe.

21 Kasım 2013 Perşembe

Pahalı satmak ve aldatmak

Sual: 300 liraya veresiye aldığım bir ürünün 200 lirasını verdim, 100 lirası daha duruyor. Sonra bu ürünün başka bir yerde 200 liraya satıldığını öğrendim. Müslümanlıkta aldatmak da, aldanmak da olmadığı için ve adamdan senetsiz aldığıma göre, kalan 100 lirayı vermesem günah olur mu?
CEVAP
Normal rayiçten satıyorsa, başka yerlerde de 300 liraya satan varsa kalan 100 lirasını vermemek günah olur. Herkes malını, istediği fiyata satabilir. Bir kuruş eksik verilse kul hakkı olur. Eğer o mal her yerde 200 liraya satılıyorsa, bir tek o kişi 300 liraya satıyorsa, bu da rayicin üstündeyse o zaman alışverişi fesh etme yetkimiz olur. 300 liraya satan başka yerler de varsa, başka birileri de 200 liraya satıyorsa, bu ölçü olmaz.
Bir şey satarken, bu, benzerlerinden farklı diyerek yalan söylemek veya malın kusurunu gizlemek, aldatmak olur. Bir de, piyasadaki rayiç fiyatların en yükseğinden, sarraflıkta % 2.5, hayvandan başka menkul mallar için % 5, hayvan için % 10, bina için % 20 ve daha fazlası kadar yüksek fiyatla satın almak da aldanmak olur. Böyle bir aldanma olursa, müşteri alışverişi feshedebilir.
 
Okurken şaşırmak
Sual: Namazda şaşırıp İhlas sûresinin son âyeti okunmasa veya Felak sûresinin son iki âyeti okunmasa veya Tin sûresinin ilk âyeti okunduktan sonra şaşırıp son üç âyeti okunsa yahut Beyyine sûresinin tek âyeti okunduktan sonra şaşırıp başka okunamasa yahut Kadir sûresinin ilk iki âyeti okunduktan sonra şaşırıp hiç okunamasa namaz bozulmuş olur mu?
CEVAP
Hiçbiri namazı bozmaz, secde-i sehv de gerekmez.
Ölçüsü şu: Üç âyet miktarı okunmuşsa namaz tamamdır. Yahut üç kısa âyet miktarı, bir uzun âyet okunmuşsa, gerekli zamm-ı sûre okunmuş olur.
 
Gümüş zincir
Sual: Cep saatinin zincirinin gümüş olması caiz iken, erkeğin boyna taktığı muskanın ipinin gümüş zincir olması neden caiz değildir?
CEVAP
Gümüş zinciri, kolye olarak takmak caiz olmuyor. Kolye takmak, benzemek niyeti olmasa bile, kadınlara benzemek oluyor. Tedavi niyetiyle bakır veya başka metal kolye takmak caiz olur.
 
Takke ve israf
Sual: Takkesini evde unutan, namazı mekruh olmasın diye, cami önünde, bir takke daha alsa israf olur mu?
CEVAP
Hayır, israf olmaz.

20 Kasım 2013 Çarşamba

Hediyeleşmenin önemi

Sual: Hediyeleşmenin önemi nedir? Hediye edilen bir şeyi, hediye edilenin haberi olmadan geri almak veya izinsiz kullanmak caiz midir?
CEVAP
Hediye, verilen kimsenin olur, izinsiz kullanılmaz.
Birine hediye vermek, ona olan sevgiyi bildirmek olur. İki hadis-i şerif meali:
(Bir din kardeşinizi seviyorsanız, sevdiğinizi kendisine bildirin!) [Buhârî]
(Allah yolunda, biri din kardeşini sevdiği zaman kendisine bildirsin, çünkü bu, ülfette daha kalıcı, sevgide sebat vericidir.) [İbni Ebi-d-Dünya]
Bunun için hediyeleşmek sünnettir. Külfete girmeden hediye vermeyi âdet edinmelidir! Birkaç hadis-i şerif:
(Hediyeleşin ki, muhabbetiniz [sevginiz] artsın!) [Taberanî]
(Hediye dostluğu artırır, kırgınlığı giderir.) [Ebu Nuaym]
(Hediye, Allahü teâlânın gönderdiği güzel bir rızıktır. Kabul eden, Allahü teâlânın gönderdiğini kabul etmiş olur. Reddeden de Onun gönderdiğini reddetmiş olur.) [Ramuz]
(İstemeden verileni alın! O, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır.) [Beyhekî]
(Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamazsanız, onun için dua edin ki, hediye karşılıksız kalmasın!) [Nesaî]
 
Îmâ ile kılamayan
Sual: Aklı başında, fakat başıyla da îmâ edemeyecek kadar hasta olanın namazları sakıt olur mu?
CEVAP
Eğer, bu hâli bir günden çok devam ederse namazları sakıt olur, yani o namaz farz olmaktan çıkar, kaza etmesi gerekmez.
 
Kâbe resimli seccade
Sual: Kâbe resmi olan seccade, bir bezle kaplanıp, Kâbe resmi görülmese, namaz kılmak yine caiz olmaz mı?
CEVAP
Kâbe resmi görülmüyorsa, o kısma basmamak şartıyla, namaz kılmak caizdir. Yani üstü örtülü olsa da, Kâbe resmi olan kısma basmamalıdır.
 
Hakkını helâl etmek
Sual: Bir kimse, hakkını helâl ettikten az sonra, sözünden vazgeçip, (Ben hakkımı helâl etmiyorum) dese, önceki helâl ettiği haklar da helâl edilmemiş mi olur? Yoksa sadece önceki helâl ettiği haklardan sonraki haklar mı kalır?
CEVAP
Öncekiler helâl edilmiş olur, sonrakiler kalır.

Kötü niyet

Sual: (Kötü niyet için günah vardır) demek doğru mudur?
CEVAP
Niyet kalble olur. Suizan, haset etmek gibi kalble işlenen günahlar hariç, sadece kötülük yapmaya niyet etmekle günah yazılmaz. Kötü niyetin günah olan ve olmayan çeşitlerine birkaç örnek verelim:
Hırsızlık etmeye, içki içmeye, yalan söylemeye, kumar oynamaya, zina etmeye niyet etse, yani karar verse, fakat yapmasa günah olmaz. Eğer günah diye vazgeçmişse, sevaba da kavuşur.
Bir müddet sonra, dinden çıkmayı niyet eden, o anda dinden çıkıp kâfir olur.
Bir ateistle evlenmeye niyet eden, evlenmese bile, niyet ettiği andan itibaren mürted olur.
Günah olan işleri kolay yapabilmek için kuvvetli gıdalar yemek günah olur.
Kesin delil olmadan birinin günah işlediğini kabul etmek yani suizan etmek günah olur.
 
Hâlsiz adam
Çok hâlsiz olsak da, gel denirse koşmalı,
Kavuşabilmek için, karlı dağlar aşmalı.

19 Kasım 2013 Salı

Peygamber düşmanlığı

Peygamber düşmanlığı

Sual: (Peygamber Allah mı sanki? Niçin o kadar çok övülüyor?) diyenler oluyor. Mevlit kandillerinde Resulullah'ın anılıp övülmesine neden tahammül edemiyorlar?
CEVAP
Tahammülsüzlük Resulullah'a düşman olmaktan ileri gelir. Ona düşmanlık da İslâmiyet'e düşmanlıktır. İslâmiyet'e olan düşmanlıklarını gizleyerek bu yolla saldırıyorlar.

Resulullah efendimizin övülmesinden rahatsız olanlar birkaç gruptur:
1- Müslüman kılığına bürünmüş misyonerler. Her grupta bunların parmağı vardır.

2- (Yalnız Kur’an) diyenler.

3- Rashat Khalife denilen bir fellahı peygamber kabul edenler.

4- İngilizler tarafından kurdurulan Vehhabiliğin yerli temsilcileri, Resulullah'ın övülmesine tahammül edemedikleri için Mevlit Kandili’ne bid’at diyorlar.

Kur’an-ı kerime inanmış olsalar, Resulullah’ı öven âyetlere de inanırlardı. Mesela, İbni Abbas hazretleri, (Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik) mealindeki âyetin tefsirinde, (Muhammed aleyhisselam, bütün insanlara rahmettir) buyurmuştur. (Kurtubî)
Birkaç âyet-i kerime de şu mealdedir:
(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54] (Bu âyete inanan, yalnız Kur’an demez.)

(O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [dine ait] her sözü vahiyledir.) [Necm 3-4] (O hâlde Resulullah'ın sözleri vahye istinat ettiğine göre niye kabul edilmez ki?)

(Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin. Senin için bitmez, tükenmez, sonsuz mükâfat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin.) [Kalem 2-4] (Bundan daha üstün bir peygamber var mıdır?)

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe 28]

(Resulullah’ta sizin için [uyulması gereken] güzel örnekler vardır.) [Ahzab 21] (Kur’ana inanmakta samimi iseler, niçin ona uymazlar?)

Duha sûresinin, (Sen razı olana [yeter diyene] kadar, her dilediğini vereceğim) mealindeki 5. âyeti, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, İslamiyet’i, düşmanlarına karşı yardım ve ümmetine Kıyamette her türlü şefaat ve tecelliler ihsan edeceğini vaat etmektedir. Bu âyet-i kerime gelince, Cebrail aleyhisselama bakıp, (Cehennemde bir müminin kalmasına razı olmam) buyurdu. Yine buyurdu ki:
(O kadar çok kimseye şefaat ederim ki, Rabbim Allahü teâlâ, bana, “Razı oldun mu?” diye sorunca, “Evet razı oldum” derim.) [Beyhekî, Bezzar, Taberanî]

(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56]

Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler. (Şeref ve şânını yüceltirler. Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler. Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salât ve selam getirin) deniyor. Fellah Rashat ve yandaşları, bu âyet-i kerimeyi de çarpıtmaya çalışıp, (Resule destek verin ve saygı gösterin) diyorlar. Hâlbuki tevile hiç gerek yok. Açıkça (Salât, salevat getirin!) buyuruluyor. Onların tevil ettiği gibi bile olsa, niye saygı duymuyorlar? Hürmet ifadesi kullanmadan niye ismiyle hitap ediyorlar? Allah ve melekler Resulünü destekliyorsa, Fellah’ın yandaşları ve (Yalnız Kur’an) diyenler niye desteklemiyorlar? Niye hiçbir hadis-i şerifi kaynak almıyorlar? Demek ki, kendi tevillerine de inanmıyorlar.

İnşirah sûresinin (Senin şânını, şöhretini yücelttik) mealindeki âyetinin tefsirinde deniyor ki:
Ezan, ikamet, teşehhüd, hutbe gibi birçok yerde benimle beraber adını andırmak sûretiyle şânını yücelttik. (Celâleyn)
Senin ismini doğuda, batıda, yeryüzünün her yerinde yükselttim. (Sâvî tefsiri) [Batıya doğru, bir tul [boylam] derecesi gidilince, namaz vakitleri 4 dakika gecikiyor. Her 28 km gidişte, aynı vaktin ezanı birer dakika sonra tekrar okunuyor. Böylece, yeryüzünün her yerinde, her an ezan okunmakta, Muhammed aleyhisselamın ismi, Allahü teâlânın ismiyle beraber her an, her yerde işitilmektedir. Resulullah'a düşman olanlar buna nasıl tahammül ederler ki?]

Öyle bir yükseltme, yüceltme ki kendi ismini Habibinin ismiyle birlikte andırdı, Ona itaati kendisine itaat olarak gösterdi, melekler Ona salât etti, müminlere de, Ona salevat getirmeyi emretti, Onu ismiyle değil, hep (Resulüm), (Habibim) gibi güzel sıfatlarla andı. (Beydavî)
Cenab-ı Hak, Resulünün namını dünya ve âhirette de yükseltti. Hiçbir şehadet getiren, hiçbir namaz kılan yoktur ki, şehadet kelimesini ve Resulullah’ın mübarek adını zikretmiş olmasın. (Katâde)
Bir hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ben anıldıkça Habibim sen de benimle birlikte anılmak sûretiyle şânını yükselttim.) [Ebu Ya'la, İbni Hibban]

Allahü teâlânın övdüğü Resulünün, Mevlit Kandili’nde veya başka zamanlarda övülmesinden ancak sapıklar rahatsız olur.

Hadislere düşmanlık

Sual: Hadis düşmanlarından biri, (Cuma namazı, ezanı işiten herkese farzdır) ve (Cuma namazı, köle, kadın, çocuk ve hasta hariç, her Müslümana farzdır) hadislerini yazarak, (Birinci hadiste cuma namazı herkese farz denirken, ikincisinde istisna getiriliyor. İşte hadisler böyle çelişkilidir, onun için hiçbir hadise itibar edilmez) diyor. Bu iki hadis çelişkili mi?
CEVAP
Hayır, hiçbir çelişki yoktur. Âyetlerde de aynı durum çoktur. Bir âyeti başka âyet açıkladığı gibi, bir hadisi de, başka hadis açıklar. Şartsız bildirilen bir hükmün bazı şartları olur. Birinci hadiste cuma namazının farz olduğu bildiriliyor. İkinci hadiste, bunların istisnası açıklanıyor. (Cömert Cennete girer, Cehenneme girmez) hadis-i şerifi de şartsız bildirilmiştir. Şartsız bildirilen bir ifadenin bazı şartları olur. Birinci şart imanlı olmak, imansız olmamaktır. İkinci şart, imanı doğru olmak yani Ehl-i sünnet itikadında olmaktır. Haramlardan ve kul hakkından sakınmak, namazı kılmak gibi şartları da vardır. Hadis-i şerife bakarak (Her cömert Cennete gider) denilemez.
Cuma namazıyla ilgili iki hadis birbirini açıklamaktadır. Birinci hadiste ezanı duyanın cumaya gelmesinin farz olduğu bildiriliyor. Bu genel bir ifadedir, bunun elbette istisnaları olur. Mesela Müslüman olmayanların, Yahudilerin, Hristiyanların veya Budistlerin cumaya gelmesi farz değildir. (Herkes) ifadesinin içine onlar girmez. İkinci hadis-i şerifte, bunun açıklaması yapılıyor. Köle, kadın, çocuk ve hasta olanlara farz olmadığı bildiriliyor. Daha başka istisnaları da vardır. Mesela kör olmamak, yürüyebilmek gibi. Felçliye, ayaksıza farz değildir. Hapishanede mahkûm olmamak, çok yağmur, kar, fırtına, çamur, çok soğuk olmamaktır. İmamı olmayan köyde kılınmayacağı da hadis-i şerifle bildiriliyor.
 
Çelişkili gibi görünen, ateistlerin çelişkili diye iddia ettiği âyet-i kerimelerden birkaç örnek verelim:
Zariyat sûresinin 56. âyetinde mealen, (Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etmeleri için yarattım) denirken, Araf sûresinin 179. âyetinde mealen, (Biz cin ve insanların çoğunu Cehennem için yarattık) deniyor. İnsan kulluk için mi, yoksa Cehennem için mi yaratıldı?
Bunun cevabını sitemizde verdik, çelişki olmadığını ispatladık. Şu linkte bilgi var:
 
Ateistler, şu mealdeki âyetlerde de çelişki vardır, diyorlar:
(Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.) [Ahzab 62, Fetih 23, Fatır 43]
(Benim katımda söz değişmez.) [Kaf 29]
(Herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz.) [Bekara 106]
(Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez.) [Ra’d 39]
Bunun cevabını da sitemizde verdik, çelişki olmadığını ispatladık. Şu linkte bilgi var:
 
Ateistler, şu mealdeki âyetlerde de çelişki vardır, diyorlar:
(Sizden, sabırlı 20 kişi, 200 kişiye; yüz kişiniz de, bin kâfire galip gelir.) [Enfal 65]
(Sabırlı 100 kişiniz, 200 düşmana; bin kişiniz de, iki bin düşmana galip gelir.) [Enfal 66]
Bunun cevabını da sitemizde verdik. Bu linkte çelişki olmadığı açıklanıyor:
 
Bazı âyetlerde, (Allah, dilediğini sapıklıkta bırakır dileğini hidayete kavuşturur) buyrulurken, başka âyetlere göre ise, insan kendi isteğiyle iman ediyor veya sapıklıkta kalıyor. (Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin) buyuruluyor. Yani inanma işinin insanın kendi elinde olduğunu bildiriyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin, birinci âyet-i kerimeyi, (Allah, dilediğini [iradesini doğru yolda kullananı] hidayete kavuşturur, dilediğini de, [iradesini kötü yolda kullananı da] sapıklıkta bırakır) şeklinde açıkladığını bildirmiştik. Âyet-i kerimelerde çelişki olmadığını, olamayacağını açıklamıştık. Hâşâ, Allahü teâlâ, çelişkili âyet göndermediği gibi, çelişkili söz söyleyen peygamber de göndermez. Onun için hadis-i şeriflerde çelişki olmaz. Bir hadis-i şerif diğerini açıklar. Allahü teâlâ, peygamberlerine farklı hükümler gönderdiği gibi, Resulullah efendimiz de, rahmet olması için farklı hadisler bildirmiştir. Dinlerin hükmünde farklılıklar olduğu gibi, mezheplerin hükmündeki farklılıklar bu rahmetten dolayıdır.
 
İsteyene verir
İsteyene Rabbimiz, rahmet kapısı açar,
Hazineleri boldur, üstüne nimet saçar.

İbadet yerine para

Sual: (Namaz, oruç gibi bazı ibadetleri yapmayıp yerine fakire para verilmesi, mesela kurban kesmeyip yerine depremzedelere yardım yapılması daha uygun olur) diyenler çıkıyor. Parası olanlar ibadet etmeyip parayla işini yürütürse, fakirin hâli ne olacak?
CEVAP
İbadet yerine para vermek, dini içten yıkmak isteyen reformcuların dînî yıkma planlarından biridir. Herkes fakirlere istediği kadar yardım yapabilir, o ayrıdır. Ama bin koçun parası, bir fakire verilse, vacib bir kurbanın sevabına kavuşulamaz; vacib terk edildiği için günah da olur. Üstelik dinimizin emrini beğenmeyip değiştirildiği için suçlu duruma da düşülür. Aklımıza uygun gelse de, gelmese de, dinimizin emrine uymamız şarttır.
 
Şimdiki sarıklar
Sual: (Şimdiki imamların başlarına giydiği sarıklar, taylasansız olduğu için bid’attır. Sünnet olan, sarığın ucunu iki omuz arasına sarkıtmaktır) deniyor. Taylasansız olan yani ucu omuzlara sarkmayan sarıklar bid’at midir?
CEVAP
Hayır, bid’at değildir. Peygamber efendimiz sarıksız, sadece takke de kullanmıştır, sarığın ucunu sarkıtmadan da kullandığı olmuştur. Bu yüzden şimdiki sarıklara bid’at dememeli. İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi Silsile-i aliyye büyükleri, ucu sarkan sarıklar kullandığı için, taylasanlı sarık tercih ediliyor. Bu tip sarıkları kullanmak, ötekilerin bid’at olduğunu göstermez.
 
Vitirde aynı sûreleri okumak
Sual: Vitir namazında Asr, Kevser ve İhlâs’ı devamlı okumak mekruh olur mu?
CEVAP
Vacib olan Vitir namazı, sûre okuma yönünden nâfile gibidir. Yani nâfilelerde olduğu gibi, vitirde de hep, Asr, Kevser ve İhlas sûrelerini okumak mekruh olmaz. Nâfile namazların aynı rekâtlarında aynı sûreleri okumak mekruh değildir.
 
Cünüpken ölmek
Sual: (Cünüpken ölen kâfir olarak ölür) deniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Hayır, öyle bir şey yoktur. Eshab-ı kiramdan Hanzala hazretleri, gusletmeye vakit bulamadığı için, Uhud Savaşı'nda cünüp olarak şehit olmuş, onu melekler yıkamıştı. Bunun için (Gasîl-ül-melâike) ismi ile şereflenmişti. Meleklerin yıkadığı, guslettirdiği zat demektir.

18 Kasım 2013 Pazartesi

Rahmet melekleri

Sual: Komşuma, (Evde köpek besleme! Köpek olan eve melek girmez) dedim. O da (Daha iyi ya, o zaman Azrail meleği de gelmez, çok yaşarım) dedi. Böyle demesi uygun mu?
CEVAP
Rahmet melekleriyle Hafaza melekleri ve ölüm meleği ayrıdır. Vazifeleri de ayrıdır. Amellerini yazan melekler, köpek giren eve de girer. Rahmet melekleri, şu yerlere girmez:
1- İçinde canlı resmi veya heykeli bulunan odaya,
2- İçki içilen ve içki bulunan yere,
3- Kumar oynanan veya kumar aleti olan yere,
4- Günah işlenen yere,
5- Köpek olan yere,
6- Cünüp bulunan odaya,
7- Çalgı aletleri bulunan odaya,
8- Misafir gelmeyen eve,
9- Avret yeri açık duranın olduğu yere,
10- Ana babaya âsi olunan eve. (Nisabül-ahbâr)
Melek girmeyen eve şeytan girer. Şeytan da kötülük yaptırmaya çalışır. Rahmet melekleri bir eve girmezse, onların faydalarından ve edeceği dualardan mahrum kalırız. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif:
(Bir eve misafir gelince, melekler sofrada ev sahibine dua eder.) [Taberani]
(Sofrada sirke yiyene, melekler dua eder.) [İ.Asakir]
(Melekler, sahura kalkana dua eder.) [İ. Ahmed]
(Allahü teâlânın zikredildiği yerlere, melekler rahmet saçar.) [Ebuşşeyh]
(Kur’anı hatmedene 60 bin melek dua ve istiğfar eder.) [Deylemî]
(Bir kimse, namaz kıldığı yerden ayrılıncaya kadar, melekler, “Yâ Rabbî, buna rahmet et” diye dua ederler.) [Nesai]
(Melekler, iyilik öğretene dua ederler.) [Tirmizi]
(Yatağa abdestli yatan kimse için, bir melek sabaha kadar, “Yâ Rabbî, bunu affet” diye dua eder.) [Hakim]
Ölüm hastasının bulunduğu odada, hayızlı kadın veya melek girmesine mani olan başka şey bulunmamalı. Mümin, ruhunu teslim edeceği vakit, rahmet meleklerini görüp, can verme acısını duymaz. Oraya rahmet melekleri girmezse, o kimse ölürken sıkıntılara maruz kalabilir. Onun için rahmet meleklerinin girmesine mani olacak iş yapmamalıdır.