IKIYÜZSEKSENIKINCI MEKTÛB
Bu mektûb, Bedî-uz-zemâna gönderilmisdir. Hızır “aleyhisselâm” ve Ilyâs
“aleyhisselâm” ile bulusmagı bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdigi kullarına selâm olsun! Çok zemândan
beri, sevdiklerimiz Hızır “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm”
için soruyorlar. Onun için bu fakîre lâzım olan bilgi verilmediginden cevâb
yazmıyordum. Bugün sabâh vakti toplanmısdık. Ilyâs “aleyhisselâm” ile Hızır
“alâ nebiyyinâ ve aleyhimessalevâtü vetteslîmât” rûhânî sekllerde geldiler.
Hızır “aleyhisselâm” rûhânî olarak dedi ki, (Biz rûhlar âlemindeniz.
Allahü teâlâ, bizim rûhlarımıza öyle kuvvet vermisdir ki, insan seklini alırız.
Insanların yapdıgı isleri, bizim rûhlarımız da yapar. Insanların yapdıgı
gibi yürürüz, dururuz, ibâdet ederiz). (Nemâzları sâfi’î mezhebine göre
mi kılarsınız?) dedim. (Biz islâmiyyete uymakla emr olunmadık. Kutb-i medârın
islerine yardım ederiz. Kutb-i medâr sâfi’î mezhebinde oldugu için,
biz de onun arkasında sâfi’î mezhebine göre kılıyoruz) dedi. Bu sözünden
anlasıldı ki, bunların ibâdetine sevâb yokdur. Yanında bulundukları kimseler
gibi ibâdet ederler. Ibâdetin yalnız seklini yaparlar. Bu konusmadan
da anladım ki, vilâyetin kemâlâtı sâfi’î mezhebine uygundur. Peygamberlik
kemâlâtının hanefî mezhebine baglılıgı vardır. Kıyâmete kadar hiç Peygamber
gelmiyecekdir. Bu ümmete bir Peygamber gönderilse idi, hanefî
mezhebine göre ibâdet ederdi. Hâce Muhammed Pârisâ “kuddise sirruh”
hazretlerinin,
(Füsûl-i sitte) kitâbındaki, (Hazret-i Îsâ “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü
vesselâm” gökden indikden sonra, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe
“radıyallahü teâlâ anh” mezhebine göre is yapar) sözünün ne demek oldugu
simdi anlasıldı. Bu iki büyükden yardım ve düâ istemegi düsündüm. (Allahü
teâlânın lutfüne, ihsanına, ni’metlerine kavusan bir kimseye biz ne yapabiliriz?)
dedi. Sanki kendilerini aradan çekdiler. Hazret-i Ilyâs “alâ nebiyyinâ
ve aleyhissalâtü vesselâm” bu konusmaya hiç katılmadı. Birsey
söylemedi. Vesselâm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder