10 Eylül 2013 Salı

hoparlör ile namaz kılınmaz

Imâmın, hâfızın, müezzinin ho-parlördeki, radyodaki sesleri de, kendi sesleri degildir,

benzerleridir. Bunlara uyarak kılınan nemâz sahîh olmaz. Kur’ân-ı kerîmi ve

ezânı ho-parlör ile okumak, bid’atdir. Çünki, ses çıkarmak için kullanılan cansız cismlere

(Mizmâr), çalgı denir. Gök gürlemesi, top, tüfek, baykus, papagan, çalgı degildirler.



Ses çıkaran eglence âletleri, davul, dümbelek, zilli masa, ney, kaval, ho-parlör,

hep çalgıdır. Çalgı, kendiliginden ses çıkarmaz. Ses çıkarmak için, ya’nî kullanılmaları

için, davul tokmagını gergin deriye vurmak, neyi üflemek, kavala ve ho-parlöre

söylemek lâzımdır. Bunlardan çıkan ses, bu çalgıların hâsıl etdigi sesdir. Üfleyen

ve söyleyen insanın sesi degildir. Ho-parlörden isitilen Kur’ân-ı kerîm ve ezân

sesleri, hep ho-parlörün hâsıl etdigi seslerdir. Imâm ve müezzin efendilerin sesleri degildir.

Müezzin efendinin sesi ezândır. Çalgıdan çıkan ses ilm ve fen bakımından ve

din ve ahkâm-ı islâmiyye bakımlarından müezzin efendinin sesi, ya’nî ezân degildir.

Ezâna benzedigi için, ezân zan edilmekdedir. Ezân, müezzin efendinin, hattâ, sâlih

müslimân erkegin sesine denir. Bu sese benzeyen kadının, çocugun, ho-parlörün sesi

ezân degildir. Baska sesdir. Muhtelîf çalgıların sesleri baskadırlar. Ho-parlörün sesi,

insan sesine çok benzedigi hâlde, insan sesi degildir. Topraga konan bir karpuz çekirdeginden

kocaman bir karpuz hâsıl oluyor. Bu karpuz o çekirdek degildir. Çekirdek

çürümüs, yok olmusdur. Ho-parlörün mikrofonuna söylenen söz de, yok olmakda,

baska ses hâsıl olmakdadır. Hadîs-i serîflerde buyuruldu ki: (Kıyâmet yaklasınca,

Kur’ân-ı kerîm mizmârdan okunur) ve (Bir zemân gelir ki, Kur’ân-ı kerîm

mizmârlardan okunur. Allah için degil, keyf için okunur) ve (Kur’ân-ı kerîm okuyan

çok kimseler vardır ki, Kur’ân-ı kerîm onlara la’net eder) ve (Bir zemân gelecekdir

ki, müslimânların en sefîlleri, müezzinlerdir) ve (Bir zemân gelir ki, Kur’ân-ı kerîm

mizmârlardan okunur. Allahü teâlâ bunlara la’net eder). Mizmâr, her nev’i çalgı, düdük



demekdir. Ho-parlör de, mizmârdır. Müezzinlerin, bu hadîs-i serîflerden kork-


maları, ezânı, ho-parlör ile okumamaları lâzımdır. Ba’zı din câhilleri ho-parlörün fâideli

oldugunu, sesi uzaklara götürdügünü söyliyorlar. Peygamberimiz, (Ibâdetleri




benden ve eshâbımdan gördügünüz gibi yapınız! Ibâdetlerde degisiklik yapanlara

(bid’at ehli) denir. Bid’at sâhibleri, muhakkak Cehenneme gidecekdir. Bunların


hiçbir ibâdetleri kabûl olmaz) buyurdu. Ibâdetlere fâideli seyler ilâve ediyoruz demek



dogru degildir. Böyle sözler, din düsmanlarının yalanlarıdır. Bir degisikligin fâideli

olup olmıyacagını yalnız Islâm âlimleri anlar. Bu derin âlimlere (Müctehid) denir.



Müctehidler kendiliklerinden bir degisiklik yapmazlar. Bir ilâvenin, degisikligin

bid’at olup olmıyacagını anlarlar. Ezânı (Mizmâr) ile okumaga söz birligi ile bid’at

denildi. Insanları Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavusduran yol insanın kalbidir.

Kalb, yaratılısında temiz bir ayna gibidir. Ibâdetler, kalbin temizligini, cilâsını artdırır.

Günâhlar kalbi karartır. Muhabbet yolu ile gelen feyzleri, nûrları alamaz olur.

Sâlihler bu hâli anlar, üzülür. Günâh islemek istemezler. Ibâdetlerin çok olmasını isterler.

Her gün bes kerre nemâz kılınması yerine, dahâ çok kılmak isterler. Günâh

islemek nefse tatlı, fâideli gelir. Bütün bid’atler, günâhlar, Allahü teâlânın düsmanı

olan nefsi besler, kuvvetlendirir. Ho-parlör ile ezân okumak böyledir. Kitâbdaki,

televizyondaki, imâm resmi, kendisi gibidir. O imâma çok benziyor ise de, imâmın

kendisi degildir. Televizyondaki hareketlerini görse, sesini duysa da, bunun arkasında

nemâz kılınmaz.


Hiç yorum yok: