31 Ekim 2012 Çarşamba

güvercin yemek

Sual: Yenmesi helâl olan güvercin, serçe ve keklik gibi kuşlar yenirse, mahşerde davacı olacakları söyleniyor. Böyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Allahü teâlâ, her şeyi insanların istifadesi için yaratmıştır. Eti yenen kuşlar, kesilip yenildikleri için davacı olmazlar. Hangi hayvan olursa olsun eziyet etmek, eziyetle öldürmek haramdır. Dinimizin yenmesini helâl kıldığı hayvanları kesmek eziyet değildir, hiçbir hayvan bundan dolayı davacı olmaz.
Piyasadaki içinde bazı yanlışlar bulunan bir ilmihal kitabında, (Yenmesi helâl olan saksağan, kumru, bülbül, keklik kuşlarını yiyenlere bir bela geleceği halk arasında söylenti hâline geldiği için yenmeleri iyi değildir) deniyor. Bugün bu inançta olan insan yoktur, olsa bile helâl olan bir şeyi yemekle insana bela gelmez. Halkın bâtıl ve hurafe olarak inandıkları şeylere uymamalı, hattâ aksini yaparak bunları ortadan kaldırmaya çalışmalı. Mesela halk arasında, (Yılan öldürülünce eşi intikam alır, onun için yılan öldürülmemeli) diye bir bâtıl inanç vardır. Hâlbuki Peygamber efendimiz, (Namazda da olsanız, yılanı öldürün!) buyuruyor. (Nesai)
Resulullah'ın emrine uyularak yılan nerede görülürse öldürülmelidir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her yılanı öldürün! Yılanın öç almasından korkan benden değildir.) [Nesai]
Güvercin, serçe ve keklik helâl edilmişken, yemeyip bunları kendine haram etmek çok yanlıştır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ey iman edenler! Allah’ın size helâl ettiği iyi ve temiz şeyleri kendinize haram kılmayın ve haddi aşmayın! Allah haddi aşanları sevmez.) [Maide 87]
Haddi aşmayalım, güvercini, kekliği ve serçeyi kendimize haram etmeyelim.
Haset etmemek için
Kıskandığını methet, etmemek için haset,
Sık sık hediye gönder, selam ver, iyilik et!

Ehabı Kiram'a uymak

Sual: Tirmizî’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Eshabıma ve onlara tâbi olanlara [tabîine] uyun!) buyuruluyor. Resulullah, niye (Kur'ana ve bana tâbi olun!) demiyor da, (Eshabıma hattâ Eshabıma uyanlara da tâbi olun!) buyuruyor?
CEVAP
Eshab-ı kirama tâbi olanlara Tabiîn denildi. Bir âyeti kerime meali:
([Eshabdan] Muhacir ve Ensar’la iyilikte onların izinden gidenlerden, [onlara uyanlardan] Allah razıdır. Onlar da, Allah’tan razıdır. Allah onlara Cenneti hazırladı.) [Tevbe 100]
Bu âyet-i kerimede, Eshab-ı kirama ve onların izinden giden Tâbiîn denilen zatlara uymak gerektiği bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali:
(Eshabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.) [Taberani, Beyhekî, İ. Asakir, Hatîb, Deylemî, Darimî, İ. Münavî, İ. Adiy]
Yukarıdaki âyet-i kerime ve hadis-i şerif gösteriyor ki, Tâbiîn denilen zatlara uyan, Eshab-ı kirama uymuş olur. Eshab-ı kiram da Resulullah'a, Resulullah da, Allahü teâlâya uyduğu için böyle buyuruluyor. Bunun gibi Buhari’deki bir hadis-i şerifte de, (Benden sonra sünnetime ve Hulefa-i raşidinin sünnetine uyun!) buyuruluyor. Burada da, Hulefa-i raşidinin, Resulullah'ın yolunda olduğunu bildiriyor. Allahü teâlâ da, (Yalnız bana uyun, yalnız bana itaat edin) demiyor, (Allah’a ve Resulüne itaat edin!) buyuruyor. (Âl-i İmran 32)
Resul'e uyan da, Allahü teâlâya uymuş oluyor. Bir âyet-i kerime meali:
(Resul’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
Demek ki, Resulullah'ın yolu, Allah'ın bildirdiği yoldan farklı değildir. Eshab-ı kirama uyan Resulullah'a uymuş olur. Çünkü Eshab-ı kiramın yolu, Resulullah'ın yolundan farklı değildir. Tâbiîn’e uyan da, Eshab-ı kirama uymuş olur. İmam-ı a'zam hazretleri, Tâbiîn’den idi. Demek ki İmam-ı a'zamın mezhebinden olan, silsile yoluyla Eshab-ı kirama, Resulullah'a ve Allahü teâlâya uymuş olur. Ama Kur'andan anladığına uyan, Allah'a uymuş olmaz, kendi anladığına uymuş olur. Kur'an-ı kerimi Resulullah efendimiz açıklamıştır. Onun sözlerini Eshab-ı kiram açıklamıştır. Eshab-ı kiramın sözlerini de âlimler, mezhep imamları açıklamıştır. Bu incelikleri anlayıp herkes haddini bilmeli, âyetten ve hadisten hüküm çıkarmaya kalkmamalıdır.

30 Ekim 2012 Salı

övücü isimler koymak

Sual: İslam Ahlakı kitabında, (Reşid, Emin ismini vermemeli. Muhiddin, Nureddin gibi isimler de, yalan ve bidat olur. Fâsıkları, cahilleri, mürtetleri böyle isimlerle çağırmak mekruhtur. Çünkü bunlar, övücü isimlerdir. Mecaz olarak da söylenemez. Kendi çocuklarına, bu isimleri uğurlu olmak için koymak caiz olur denilmiştir. Salih oldukları meşhur olan âlimleri bu isimlerle zikretmek caiz ve faydalıdır) deniyor. Sonu din ile biten isimleri koymamak mı gerekiyor? Mesela şu isimler konamaz mı? Cemaleddin: Dinin güzeli. Fahreddin: Dinde övülmeye layık. Feridüddin: Dinin en üstünü. Hayreddin: Dinin hayırlısı. Seyfeddin: Dinin kılıcı. İmadeddin: Dinin direği. Mecdeddin: Dinin büyüğü. Sadeddin: Dinin mübarek kişisi. Siraceddin: Dinin kandili. Şecaeddin: Dinin kahramanı. Şemseddin: Dinin güneşi. Şerafeddin [Şerefüddin]: Dinin şereflisi. Şihabeddin: Dinin parlak yaldızı. Taceddin: Dinin tacı.
CEVAP
(Müslüman olan kimse, çocuklarına bu isimleri koyabilir) ve (Salih zatları bu isimlerle anmak faydalıdır) deniyor. Bid’at ehli ve mürtetlerin isimleri güzelse, onları bu isimlerle anmamalı. Mesela Muhammed Abduh demeyip, sadece Abduh demeli veya M. Abduh diye yazmalı. (M harfi nedir?) diye sorulursa, (Mason kelimesinin kısaltması) denebilir.
Mezhepsizler, mason Abduh’u övdükleri gibi, Vehhabiliğe zemin hazırlayan İbni Teymiye’yi de, takiyyeddin ve şeyhülislam diye övüyorlar. Ehl-i sünnet olan, bunlara itibar etmemelidir.
En zor imtihan
Hayat imtihanının gayet zor olanı var,
Mümin olan kimseye, iffet imtihanı var.

şerride Allah celle celalühü yaratır

Ebu İshak Efendi hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, iyilik yapana karşılığını verecektir. Kimsenin iyiliği karşılıksız kalmayacaktır. Küfürden başka kötülüklerin birçoğunu da affeder. Küfrü dilemesine gelince, Hak teâlâ âlimdir. İlerde olacak her şeyi bilir. Hâkimdir, her şeyin en iyisini yapar. Dilediği kulunu rahmetine kavuşturur ve hidayet ihsan eder. Hiçbir şeyi yapmaya mecbur değildir. Nitekim Kur’an-ı kerimde Fatır suresi, 8. âyet-i kerimesinde mealen, (Dilediğini sapık yolda bırakır, dilediğini de hidayete kavuşturur) buyuruldu. Yani, iyiliği ve kötülüğü, kulların irade etmesi, dilemesiyle yaratır. Kulun iradesi, yaratmaya sebeptir, vasıtadır. Müminler irade-i cüziyyeleriyle imanı ve itaati dileyince, Allahü teâlâ da diler ve yaratır. Kâfir küfrü, fâsık ise günahı işlemek isterse, O da, irade ederse, yaratır.
Yalnız kulun dilemesiyle bir şey var olmaz. Hak teâlâ da dileyince var olur. Allahü teâlâ, şerleri, kötülükleri de diler ve yaratır, fakat bunları sevmez, razı olmaz. Hayırları, iyilikleri ise hem diler, hem de razı olur, beğenir ve yaratır. Allahü teâlâ dilemedikçe, bir sinek, kanadını kımıldatamaz. İnsanların yaptıkları bütün iyilikler ve kötülükler, hep Onun dilemesiyle oluyor. Kullar bir şey yapmak irade edince, O irade etmezse o iş olmaz. O da dilerse, olur. Var olmasını dilemediği şey, var olmaz. Var olur demek, hâşâ âcizlik, gücü yetmemek olur. Allahü teâlânın her şeye gücü yeter. (Eshab-ı kiram kitabı)
Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ, hayır murat ettiğinin maişetini kolaylıkla verir. Şer murat ettiğinin ise, maişetini zorlukla karşılaştırır.) [Beyheki]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kadere, hayrın ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanmayan, benden başka Rab arasın.) [Şirazi]
(Allahü teâlâ buyurur: “Ben âlemlerin rabbiyim, hayrı da, şerri de ancak ben tayin ederim. Hakkında şer yazdığıma yazıklar olsun, hakkında hayır yazdığıma ise ne mutlu!) [İ. Neccar]
Allahü teâlâ, kullarının iyilik mi kötülük mü işleyeceklerini, elbette bilir, bildiğini yazıyor. Yoksa yazdığı için kul öyle yapmak zorunda kalmıyor. Cebriye zorla Allah yaptırır der, Mutezile ise, kaderi inkâr eder.

29 Ekim 2012 Pazartesi

imansız cemaat

Sual: İmam-ı Deylemi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Âhir zamanda bir camide binden fazla kişi namaz kılacak, fakat içlerinde bir tane mümin bulunmayacaktır) buyuruluyor. Mümin olmayan ve namazları da kabul edilmeyen insanlar, niye camiye geliyor ki?
CEVAP
Bunlar, kendilerini Müslüman zanneden, ama küfre düşmüş kimselerdir. Mesela, kaderi inkâr eden, (İnsan kaderini kendi çizer) diyen ve amelin imandan bir parça olduğunu söyleyen akılcı Mutezile fırkası küfre girmiştir. Peygamber efendimiz bu fırka için buyuruyor ki:
(Şer takdir edilmedi diyen Kaderiye’nin [Mutezile’nin] İslam’dan nasibi yoktur.) [Beyheki]
(Günahı bize Allah zorla işletiyor) diyen Mürciye yani Cebriye fırkası da küfre girmiştir. Peygamber efendimiz, bunlar için şöyle buyuruyor:
(Mürciye [Cebriye] ve Kaderiye’nin [Mutezile’nin] İslamiyet’ten nasibi yoktur.) [Buhari]
Amentü’deki altı esastan birini bile inkâr edenler de küfre girmiştir. Mesela, (La ilahe illallah demek yeter, Muhammedün Resulullah) demeye gerek yoktur veya (Hristiyan ve Yahudi kâfirleri de Cennete girecektir) diyenler yahut herhangi bir şekilde küfre girenler, o camide binden fazla kişiyle beraber bulunacaklardır.
İnsanları küfre sürükleyen işlerin başında bid’at gelmektedir. Bid’at, Allah ve Resulü’nün emrini eksik bulup (Günümüzün şartlarında şöyle olması daha iyi olur) diyerek yeni hükümler koymaktır. Bid’at fırkalarının çoğu böyledir. Bunların imanları düzgün olmadığı için amelleri kabul olmaz. Dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir bid'at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Yağdan kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
(Allahü teâlâ, bid'at ehlinin duasını, zekâtını, haccını ve namazını kabul etmez.) [Deylemi]
(Bid'at ehli, bid'atini Allah rızası için terk etmedikçe, hiçbir ameli kabul olmaz.) [Deylemi, İbni Neccar, Ebu Nasr, İbni Ebi Asım]
(Kur'anı mizmarlardan [çalgı da çalınan aletlerden] okuyanlara Allah lanet eder.) [Müsamere]
Demek ki, bid’at ehli, bid’at işleyerek imanları gideceği için, hadis-i şerifte, (Bir camide binden fazla kişi namaz kılacak, fakat içlerinde bir tane mümin bulunmayacaktır) buyurulmuştur. Bunun için bid’atlerden çok uzak durmalı. İbadetleri Resulullah efendimizin yaptığı gibi yapmalı, onun bildirdiği şekilde namaz kılmalı, (O gün öyleymiş, ama bugün böyle namaz kılmak daha iyidir. Resulullah da olsa böyle namaz kılardı) dememeli ve ibadete bid’at karıştırarak küfre girmemelidir. Hindistan’da bazı camilere ekran konmuş, merkez camideki imamın görüntüsüne uyarak namaz kılınmaktaymış. Bugün Türkiye’de bile, (TV’yi açıp Mekke’deki imama uyalım) diyenler çıkmıştır. Bid’atlerden çok sakınmalı, camilerdeki namazları kabul olmayan bozuk imanlı kişilerden olmamalıdır.
Yapmacık tevazu
Elbette kibirdendir yapmacık tevazular,
Kibrini örtmek için der: (Bu âciz, bu günahkâr.)

şerri de Allah yaratır

Sual: Bazen Vehhabiliği, bazen Şiîliği savunan mutezile kafalı bir yazar, (Nisa sûresinin 79 âyetinde, şerri insanların yarattığı bildirildi) diyor. Her şeyi Allah yaratmadı mı?
CEVAP
Elbette her şeyi yaratan Allah’tır. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62, Mümin 62]
(Rabbin, dilediğini seçip yaratır. Onların seçme hakkı yoktur.) [Kasas 68]
Sapık yazarın bildirdiği âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Sana gelen her iyilik, Allah’tan [bir ihsanı olarak] gelmekte, her kötülük de [günahlarına karşılık olarak] kendinden gelmektedir.) [Nisa 79]
Bu âyette, günahlarımız yüzünden kötülük geldiği bildiriliyor. Kötülüğü yaratan yine Allahü teâlâdır. Bundan önceki âyette, şerri de Allah’ın yarattığı bildiriliyor. O âyet-i kerimenin meali:
(Kendilerine bir iyilik dokununca, “Bu Allah’tan” derler, başlarına bir kötülük gelince de “Bu senin yüzünden” derler. “Küllün min indillah [Hepsi Allah’tandır]” de! Bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
(Hepsini yaratan Allah’tır) dendiği hâlde, bu mutezile kafalılar, bir türlü laf anlamıyorlar.
Peygamber efendimizin ise bu konuda sayısız hadis-i şerifi vardır. Bir tanesi şu mealdedir:
(Kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmayan, mümin değildir.) [Tirmizi]
Meşhur Amentü hadisinde, imanın altı şartından biri şöyle bildiriliyor:
(Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Muhammed bin Abdülkerim Şihristani hazretleri buyuruyor ki: Mutezile kafalılar, (İnsan, ihtiyarî yani istekli hareketlerini kendi yaratır. Allahü teâlânın şerri yarattığını söylemek doğru olmaz, çünkü şer zulmünü yaratan, zâlim olur. Allah'a zâlim denmez) diyor. Bunların bu sözleri yanlıştır. İş sahibi, işi yaratan değil, bu işi yapandır. İnsan mahlûk olduğu gibi, yaptığı hayrı, şerri de mahlûktur. Saffat sûresinin 96. âyetinde mealen, (Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır) buyuruldu. Ehl-i sünnet âlimlerinden İmam-ı Beydavi hazretleri, bu âyetin tefsirinde, (Yaptığınız şeyler, insanın fiiliyle, hareketiyle olduğu için, insanın işi olur, fakat hareket kuvvetini veren, iş için lazım olan şeyleri yaratan, Allahü teâlâdır) demektedir. (Milel ve Nihal) [Devamı var]

28 Ekim 2012 Pazar

mezheplerin hükmüne uyulur

Sual: İbni Âbidin, Hindiyye, Dürer gibi muteber eserlerdeki bazı hadis-i şerifler, bazı hadis kitaplarındaki hadislere ve bazı âyetlere zıt gibi görünüyor. Mezhebimizin bazı hükümleri de, hadislere ve âyetlere zıt görünüyor. Bu durumda Allah'ın kitabına mı, Resulullah'ın sünnetine mi, yoksa mezhebimizin hükümlerine mi uymak gerekir?
CEVAP
Böyle sual sorulması uygun değildir. Hiç (Allah'ın kitabına ve Resulün sünnetine uymalı mı?) diye sorulur mu? Resulullah'ın sünneti, Allah'ın kitabından farklı olur mu? Mezhebimizin hükümleri de, Kitaba ve Sünnete aykırı olmaz. Önce kısaca ölçüyü verelim:
1- Hadis, âyete zıt olmaz. Zıt gibi görünürse, hadis-i şerife uyulur. Çünkü âyeti en iyi Resulullah anlar. Resulullah'ın açıklaması âyetin açıklaması olur.
2- Bir âyet veya bir hadis, mezhebin hükmüne zıt gibi görünürse, mezhebin hükmüne uyulur. Çünkü mezhebimizin âlimleri, âyet-i kerimeyi ve hadis-i şerifleri elbette bizden daha iyi bilir. Vâris olan âlimlerin farklı ictihadları da, yine Resulullah'ın emrine göredir. Nasıl ki Allahü teâlâ, Resulünü yetkili kıldı, Resulullah da vârislerini yetkili kıldı. Dört mezhep ve farklı hükümler olmayıp tek hüküm olsaydı, Müslümanların hâlleri çok zor olurdu. Şimdi bir insan kendi mezhebine göre yapamadığı bir şeyi, ihtiyaç olunca başka bir hak mezhebe göre yapabiliyor. Bu ne büyük bir nimettir!
Müctehid olmayanın dindeki bu hükümleri hadis-i şeriflerden çıkarması mümkün olmaz. Bunun için, müctehid olmayan, hadis kitabı okursa, ya hadislerin uydurma olduğunu zanneder veya kendi aklına göre, yanlış bir hüküm çıkarır. Her ikisi de, felaketine sebep olur. O hâlde bir Müslümana yapılacak en büyük kötülük, (Kütüb-i sitteyi al, hadisleri oku ve buradan dinini öğren!) veya (Kur’an meali oku, dinini asıl kaynaktan öğren!) demektir. Bu, bir hastaya, (Medikal cihaz satan bir yere git, her türlü tıbbî alet vardır, kendi kendini ameliyat et!) veya (Falan ilaç fabrikasına veya şu ecza deposuna git, orada her türlü ilaç var, bulduğunu, beğendiğini iç, tedavi ol!) demekten daha beterdir. Çünkü yanlış ilaç kullanan, hastalanır veya sakat kalır yahut ölebilir. Ama dini yanlış anlayan, küfre düşüp ebedî Cehennemde kalabilir. Âlim oldukları hâlde 72 sapık fırkanın liderleri ve onlara tâbi olanlar Cehenneme gidecektir. Âyet-i kerimelere kendi kafalarına göre mâna verdikleri için sapıtmışlardır.
Mezhep imamlarını kabul etmeyip, Kitap ve Sünnet diyen mezhepsizlere soruyoruz: Mezhep imamları âyet ve hadise uymamışlar mı? Onlar âyet ve hadisi bizim kadar anlayamamışlar mı? Ne diye o yetkili âlimlere değil de, kendi anlayışımıza uyuyoruz? Günlük işlerde bile, işin ehline gidiliyor. Ameliyat için doktora değil de avukata gidilir mi? Bunun için işin ehli olan mezhep imamımıza değil, kendi anlayışımıza itibar etmek ne kadar tehlikelidir.
Sabır
Sabır, Hak’tan gelene, razı olmak demektir,
Her işte, her hâline her zaman şükretmektir.

bahtiyar olmanın sırları

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bu yolda bulunan, patavatsız, edepsiz, pervasız da olsa azizdir ve makbuldür) buyuruyor. Çünkü yolun kendisi çok kıymetlidir. Merhum hocamız da, (Kardeşim biz çok bahtiyarız) buyurup, sebebini şöyle anlatırdı:
1- Allahü teâlâ, bizi insan olarak yarattı. Köpek veya başka mahlûk olarak yaratmadı. Nitekim bir cuma günü Bayezid-i Bistami hazretleri dar bir yoldan giderken, yatan uyuz bir köpek görür. Şâfiî mezhebinde köpek necis olduğu için, değmesin diye elbisesini hafifçe yukarı çeker. Köpek fasih bir lisanla, (Ey Bayezid! Seni Bayezid, beni köpek olarak yaratan Cenab-ı Allah, dileseydi sen şimdi köpek olurdun, ben de Bayezid. Neden benden bu kadar çekiniyorsun?) der.
2- Müslüman olarak yarattı. Bütün peygamberlerin ümmetleri de Müslümandı.
3- Muhammed aleyhisselamın ümmeti olarak yarattı. Zaten en büyük şans, onun ümmeti olmaktır. Kadı İyad hazretleri bir gün, (O kadar sevinçliyim ki, göklerde uçuyorum, yıldızlar ayaklarımın altında, elimi uzatsam Ay’ı tutacağım. O kadar bahtiyarım) buyurup şöyle açıklar:
(Allahü teâlâ bana iki nimet verdi. Birincisi, her şeyi yoktan var eden, her an varlıkta durduran yüce Allah, beni seçti, muhatap kabul etti, bana “Sen benim kulumsun” dedi. Sevip güvendiği için “Şunları yap, bunları yapma” diye emir ve yasaklar bildirdi. Ben böyle bir yüce Allah’ın kuluyum, kölesiyim. Herkes efendisiyle övünür. Benim efendim Allah’tır. İkincisi, öyle bir peygamberin ümmeti oldum ki, herkes hocasıyla övünür, benim hocam Muhammed aleyhisselamdır. Kâinat onun hürmetine yaratılmıştır, feyz kaynağı odur. Ben böyle bir hocanın talebesiyim. Beni ümmet, talebe kabul etti, bağrına bastı, “Sana şefaat edeceğim” dedi. Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin?)
4- Resulullah’ın vârisi olan bir büyük zata talebe yaptı. Bir büyük zata talebe olamayanın, vasıtalı veya vasıtasız o zatın sohbetinde bulunamayanın veya kitaplarını okuyup talebeleriyle arkadaş olma imkânı bulamayanın kurtulma şansı çok zayıftır. Çünkü hadis-i şerifte, (Dininizi âlimlerin ağzından öğrenin!) buyuruluyor. Yani, (Rical olan büyük zatların sohbetinden dininizi öğrenin!) demektir. Bu dört madde elhamdülillah hepimize nasip oldu.

çok değerli bir kitap

Sual: Dinimiz hakkında alt yapı kazanmak için hangi konularda, hangi kitapları okumak gerekir?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında, kelam, fıkıh, tasavvuf, tefsir, hadis, siyer-i nebi, İslam medeniyeti gibi her konuda Ehl-i sünnete uygun yeterli bilgi vardır. İman, ibadet, ahlak gibi konular herkesin anlayacağı şekilde işlenmiştir. Çok kitap okuyan çok hata eder. Bu kitabı okuyan sadece alt yapı değil, üst yapı da kazanır. Çünkü merhum hocamız, (Bu kitabı okuyup anlayan âlim, tatbik eden evliya olur) buyurmuştur.
Müjde verir millete,
Herkesedir hitabı,
Kavuşturur nimete,
Tam İlmihal kitabı.
Takip eder her çağı,
Gerçek ilmin kaynağı,
Doğru bilgi yumağı,
Tam İlmihal kitabı.
Atom, füze uzayı,
Güneş, Yıldız ve Ay’ı
Yazar fizik kimyayı,
Tam İlmihal kitabı.
Katıksız Ehl-i sünnet,
Âlimler verir kıymet,
Bilene büyük nimet,
Tam İlmihal kitabı.
Doğru tanıtır dini,
Bilir nefsin fendini,
Öğrenirsin kendini,
Tam İlmihal kitabı.
Suyu çölde buldurur,
Kalbe ilim doldurur,
Nice feyiz aldırır,
Tam İlmihal kitabı.
Yıkar kini garazı,
Söker kalbden marazı,
Rabbini eder razı,
Tam İlmihal kitabı.
Hor görme der kimseyi,
Över ilmi sevmeyi,
Aydınlatır çevreyi,
Tam İlmihal kitabı.
Emin mehaz yeridir,
Sanatının eridir,
Halis altın gibidir,
Tam İlmihal kitabı.
Hakka hak vermek için,
Bâtılı yermek için,
Gerçeği görmek için,
Tam İlmihal kitabı.
Düşürmez cehalete,
Sevk eder adalete,
Koşturur fazilete,
Tam İlmihal kitabı.
İlim istersen eğer,
Okunmalı beraber,
Nakle verir çok değer
Tam İlmihal kitabı.
Okuyan eder hayret,
Görülür onda gayret,
Ediyor hakka davet,
Tam İlmihal kitabı.
Dağıldı ilden ile,
Duyuldu dilden dile,
Dolaştı elden ele,
Tam İlmihal kitabı.
Yayılır güzel sözler,
Nurlanır bütün yüzler,
Ehl-i sünneti izler,
Tam İlmihal kitabı.
Basiretle baktırır,
Bid’atleri yıktırır,
Meşaleler yaktırır,
Tam İlmihal kitabı.
Her yerde, her devirde,
Deva olur her derde,
Kaldırır gözden perde,
Tam İlmihal kitabı.
Dini doğru bildirir,
Kalbden pası sildirir,
Son nefeste güldürür,
Tam İlmihal kitabı.
Gerçekleşsin hayâlim,
Okunmalı sağ sâlim,
Evimizde bir âlim,
Tam İlmihal kitabı.
Kötülenir ne diye,
Sapıklara reddiye,
En güzel bir hediye,
Tam İlmihal kitabı.
Ömrünü etme heder!
Bırakmaz kalbde keder,
Vesikayla nakleder,
Tam İlmihal kitabı.
Bir meltem gibi eser,
Sıkıntıları keser,
Bulunmaz bir şaheser,
Tam İlmihal kitabı.
Sefa Koyuncu

24 Ekim 2012 Çarşamba

yalan söylemek

Sual: Patron, sekreterine, (Kim ararsa arasın, patron burada yok dersin, yoksa işine son veririm) diye talimat verse, sekreterin yalan söylemesinin günahı patrona mı ait olur? Değilse ne yapmak gerekir?
CEVAP
Yalan söylemek zorunda olan kimse, tariz ve kinaye yollu ifade kullanmalıdır. Tariz, iki manaya gelen söz demektir. Böyle zor durumlarda, telefonda patronu soranlara, masanın üstüne elini koyup, (Patron burada yok) demeli, patron masanın üstünde olmadığı için yalan söylememiş olur. Patronun da emrini yerine getirmiş olur. Mecbur kalmadıkça böyle işlerde çalışmamalıdır.
Hilim nedir?
Hilim; gazap, şiddet ve sertlik mukabilidir,
Yumuşak huyluluk ve ruhun sakinlik hâlidir.

Kurban kesmenin fazileti

Sual: Kurban kesmenin önemi nedir?
CEVAP
Kurban nisabına malik olanın, kurban kesmesi vacib iken, kurban kesilmeyen ev inleyerek, sahibine beddua eder, (Kurban kesmediğin gibi Cenab-ı Allah sana iyilik yapmayı nasip etmesin!) der. O ev, o yıl belalara düçar kalır. Kurban kesenin evi ise, memnun olur, sahibine hayır dua eder. Kurban kesmeyi bir nimet bilmeli! Kurban kesen Müslüman, kendini Cehennemden azat etmiş olur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cimrilerin en kötüsü [vacib olduğu hâlde] kurban kesmeyendir.) [S. Ebediyye]
(Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen, namaz kıldığımız yere gelmesin!) [Hâkim]
(Sevab umarak kurban kesen, Cehennemden korunur.) [Taberani]
Kurban kesme zamanı
Sual: Kurban ne zamana kadar kesilebilir?
CEVAP
Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Kurban, bayramın ilk günü bayram namazından itibaren üçüncü günü, güneş batıncaya kadar kesilir. Cuma kılınmayan küçük köylerde, fecirden sonra, bayram namazından önce de kesilebilir. Gece kurban kesmek, caizse de mekruhtur.
2- Nafile, akika ve adak hayvanı, her zaman kesilebilir, ama bayramda kesilmesi iyi olur.
3- Bayram, cumaya rastlasa da, yine kurban, bayram namazı kılındıktan sonra kesilir.
4- Kurban Bayramı’nın üçüncü günü fakir olacağını veya sefere çıkacağını bilene, bayramın birinci ve ikinci günü kurban kesmek vacib değilse de, keserse vacib olarak eda etmiş olur.
5- Fakir, bayramın ilk günü kurban kestikten sonra, 3. günü zengin olsa, iade gerekmez. Vacib yerine gelmiş olur. 3. günü zengin olacağını bilenin de, ilk günü kurban kesmesi caizdir.
Bin ihlas okumak
Sual: Arefe günü bin İhlâs okurken yetiştiremeyen, akşamdan sonra da okuyabilir mi?
CEVAP
Evet, okuyabilir. Okurken arada konuşmanın da mahzuru olmaz.
İki yaşındaki dana
Sual: 14 Kasım 2010 tarihinde doğan bir dana, bu yıl kurban bayramında miladi takvime göre iki yaşını doldurmuş olmuyor. Bu danayı kurban olarak kesmek caiz olur mu?
CEVAP
İki yaşını doldurmayan sığırı kurban etmek caiz olmaz. Ancak dinî işlerde yaşlar miladi yıla göre değil, hicri yıla göre hesap edilir. Hicri yıla göre 23 Ekim’de iki yaşını dolduruyor. Bu Kurban bayramında yani 25 Ekim’de kurban edilmesinde hiç mahzur yoktur.

23 Ekim 2012 Salı

karabasan nedir

Sual: Karabasan nedir?
CEVAP
Karabasana, tıpta uyku felci deniyor. Doktorlar, kan dolaşımındaki düzensizliklerden ve psikolojik gerginliklerden kaynaklandığını bildirip şöyle diyorlar: Uyku sırasında, fizyolojik bir felç durumu olur, kaslar çalışmaz. İnsan, uykudan uyanınca hareket edemez, ses çıkaramaz. Sanki üstümüzde bir ağırlık varmış gibi, üstümüze biri çullanmış gibi olur. Az sonra kendiliğinden geçer.
Karabasandan kurtulmak için yatarken yatağa abdestli girmeli, Euzü Besmele okuyarak sağ yanı üzerine kıbleye karşı yatıp, sağ avucu sağ yanağın altına koymalı. Âyet-el kürsi, üç İhlas, sonra Fâtiha ve birer defa iki Kul euzü’yü okumalı. Sonra üç defa (Estağfirullahel azîm ellezî lâ ilâhe illâ hü) okuyup, üçüncüsüne (el-hayyel kayyume ve etûbü ileyh) ilave etmelidir. Daha sonra da on kere (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) okuyup, onuncusuna (hil aliyyil azîm ellezî lâ ilâhe illâ hü) ilave etmelidir.
Li ilafi’yi [Kureyş sûresini] gece yatarken 11 defa okumalı.
Aşağıdaki hadis-i şeriflerde bildirilen duaları okumalıdır:
(“Bismillâhillezi lâ yedurru me’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semi’ul alîm”duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar; akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]
(“Euzü bikelimâtillahittâmmâti min şerri mâ haleka” duasını okuyana, o yerden kalkıncaya kadar, hiçbir şey zarar veremez.) [Müslim]
Âyât-ı hırzı da kırk günden fazla okumalı ve hep yanında taşımalı.
Bir doktora giderek, anksiyete [korku] hapları almak da faydalıdır.
Resulullah efendimiz
Gelip geçmiş herkesin her yönden en cömerdi,
Muhammed-ül emindi, en üstün peygamberdi.

yarın Arefe günü

Sual: Arefe günü neler yapmalı?
CEVAP
Arefe günü sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 farz namazın bitiminde selam verince, teşrik tekbiri okumak vacibdir. Bir kere, (Allahü ekber, Allahü ekber, La ilahe illallahü, Vallahü ekber, Allahü ekber ve lillahil-hamd) denir. Camiden çıktıktan sonra veya konuştuktan sonra okumak gerekmez. İmam tekbiri unutursa, cemaat terk etmez. Erkekler, yüksek sesle okuyabilir. Bu tekbir getirilen günler, Arefe, bayram ve eyyam-ı teşrik denilen üç gündür, hepsi beş gün ediyor. İlk güne Arefe, ikinci güne bayram, Zilhiccenin 11, 12 ve 13. günü olan diğer üç güne de, eyyam-ı teşrik [teşrik günleri] deniyor.
Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmak sevabdır, fakat Arefe günü oruç tutmak daha çok sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselamdan, Sur’a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevab yazılır.) [R. Nasıhin]
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]
(Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur.) [Müslim]
(Arefe günü [Besmeleyle] bin İhlâs okuyanın günahları affolup duası kabul olur.) [Ebu-ş-şeyh]
(Şeytan, Arefe gününden başka zaman daha zelil, rezil, hakir ve kinli görülmez.) [İ. Malik]
(Allahü teâlâ, Arefe günü zerre kadar imanı olanı affeder.) [Gunye]
(Duanın faziletlisi, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]
(Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.) [Deylemi]
(Arefe gecesi ibadet eden, Cehennemden azat olur.) [S. Ebediyye] (İbadet olarak, ilim öğrenmek en faziletlisidir. İlmihâl okumakla en uygun ilmi öğrenmiş oluruz.)
(Arefe günü, kulağına, gözüne ve diline sahip olan mağfiret olur.) [Taberani]
Kulağına sahip olmak, gıybet, çalgı gibi haram olan şeyleri dinlememektir. İstemeden kulağa gelmişse, günah olmaz. Gözüne sahip olmak da, haram olan şeylere bakmamak ve mubah olarak baktığı şeylerden ibret almaktır. Diline sahip olmaksa, yalan söylememek, dedikodu etmemek, laf taşımamak, kötü söz söylememek, hatta boş şey konuşmamak, kimseyi incitmemek demektir. Bunlara riayet eden Arefe gününü değerlendirmiş olur.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Başka mezhebi taklit

Sual: Bir kimse, oruç tutarken, bir şey kendi mezhebinde orucunu bozsa, fakat Şâfiî'de bozmasa, Şâfiî'yi taklit ederek orucunu kurtarabiliyor. Şâfiî'yi taklit ederken, Şâfiî'de de orucunu bozan başka şey yapsa ve bu da Hanbelî veya Mâlikî'de orucu bozmasa, üçüncü mezhebi taklit ederek orucunu kurtarabilir mi?
CEVAP
Elbette kurtarabilir. Hattâ üçüncü mezhepte de bozan bir şey yapsa, dördüncü mezhepte bozmuyorsa onu taklit ederek yine kurtarma imkânı vardır. Dört mezhebin dördü de haktır. Farklı olmaları rahmettir. İhtiyaç olursa taklit edilir, ihtiyaç yokken taklit edilmez.
İhsan
Hakkından fazlasını lütfederek vermektir,
Hakkını vermemek de, zulmü reva görmektir.